Skip to content Skip to footer

Dünya Kasabasından Haberler

Her şey umut ve her şey insanın inanmasıyla başlar. Tabii biter de.

Dünyanın bilinen en eski yerleşimi yakın zamana kadar Çatalhöyük’tü. Art arda yapılan kazılarla Konya Çumra’nın pabucu dama atıldı ve ülke nüfusumuzun yüzde 1’i Konya’yı göremeden popülaritesini yitirdi. Bu günlerde Mardin gezileri ve Göbeklitepe resimleri sosyal medyada dönüp dururken, aklıma Nuh’un gemisinden bugüne beklediğim ilerlemeyi göstermeyen köyüm geliyor. Acaba köyüm mü geriden başladı, yoksa köyüm “izole bir örnek mi” yoksa köyümün eski sahipleri şimdi Berlin’de, Vancouver’da Starbucks’da mı oturuyor? 

“Duvarsız Okul” ilkesiyle okuduğum Tarsus Kolejine gelen okul müdürü Dr. Kasselheim rahmetli olalı çok oldu ama “dünyanın en eski yerleşimi neresi” sorusuna 1979’da aldığı cevap değişmedi. Konya’ya 3 saat mesafede oturup, Sibirya ve Avustralya diyenler bugün yine çoğunlukta. Bu ruhsal dalgalanmaların eşliğinde ve pandeminin verdiği fiziksel, ruhsal ve ekonomik daralmayı aşmaya çalışmanın nafile döngüsünde, konuyu biraz daha açmak istiyorum. 

Bir adım ileri gidiyorum, diyorum ki eğer ABD içsavaşı olmasaydı, İngiltere tekstil sanayi merkezi Manchester’a pamuk başta olmak üzere sevkiyat durmayacaktı. Daralan tekstil sanayii, Kral Edward’dan yardım istemeyecekti. O da hedef olarak nemli ekim alanı arayışında Çukurova’yı işaret etmeyecekti. Son nüfus sayımında azalan Müslüman nüfusunu dengelemek için fırsat kollayan Sultan Abdulhamit, pamuk bilgisi olan Türkmenler ile yerel nüfusu yerleşke değişimine tabi tutmayacaktı. Bu da aslında Çumra’dan habersiz 3 saat mesafede mutlu yaşayan bizler ile eğitsel açıdan devrimsel “duvarsız okul” ilkesiyle yola çıkan Dr. Kasselheim’in uyumsuzluğunu gündeme getirmeyecekti. 

Şimdi biraz holistik ve küresel bakma zamanı. Hala dünya düzdür deyip, Singapur Havayollarıyla doğudan ABD’ye uçarken dahi duruma uyanmayanların dünyasında, gönülleri çelmek bazen çarpıcı örneklerle mümkün. Biz de şöyle bir dünya kasabası turu yapacağız. Bizden binlerce yıl önce yaşamış ata toprağı kaderdaşlarımızla rekabet edemeyecek kadar gerideyiz çıkmazına düşmeden küremizi dolaşacağız. Bu arada her gün eskiye göre biraz daha eğik ve daha yavaş dönme sürecinde olup ileride tarih yazacak olanlara ciddi materyaller üretmeye devam etse de bu dünya, ülke ve yaşadığımız kent bizim. Başlayalım…

NFT, Blockchahin ve Diğerleri

Kripto ve Metaverse rüzgarlarının serinliğinde aklıma NFT takılıyor. İşletme adını tescil için marka/patent ile alan adı/ağ arasında gidip gelirken, bir sanat eseri nasıl korunur? Tam da bu noktada sadece kripto para için dillendirilen “blockchain” altyapısı birden faydalı bir insanlık eseri olarak ortaya çıkıyor. NFT nedir? NFT bir sanat eseri veya koleksiyon gibi varlığın sahipliğini kaydetmek için kullanılan “blockchain” ağına kayıtlı benzersiz dijital sertifika. NFT teknolojisi genelde sanat eserlerini satmak için kullanılıyor. Yani sahiplik sorununa ve sanat ticaretine bir nefes gibi. Örneğin NFT sanatçısı Beeple’ın eko sisteme önemli katkıda bulunduğu 69 milyon dolar karşılığında “everydays: the first 5000 days” isimli eserini sattığını bildirdi. Müthiş. Gençlere bir merdiven. 

Henüz ben Linked-in ve Facebook aşamasını geçemeye çalışırken, bizim gibi “Twistci” neslin torunları şimdinin zamane gençleri “Twitch’ci” oldu. Twitch nedir? Instagram, Facebook ve Youtube gibi bir sosyal medya platformu veya canlı yayın sitesidir. Bundan yaklaşık 7-8 yıl önce hayatımıza giren Twitch; dünyanın en iyi sanatçı, oyuncu ve uzman iletişimcilerin, sohbetini dinlemekten ve paylaşımda olmaktan keyif alıyorum dediğimiz insanların yayın yaptığı bir platform. Twitch platformu üzerinden yapılan yayınlar öyle ilgi görüyor ki uygulamanın günlük ziyaretçi sayısı 30-40 milyona çıkabiliyor. 

Bu kadar küresel devinimlerin yanında; Ata’mızdan bahsetmeden olmaz. Nasıl ki herkes Mevlana’yı sadece Mesnevi ile tanır (ki başka kitabı da vardır) Atamızın kitapları bilmeyenler için 14 adettir. Sırasıyla herkesin bildiği Nutuk ve sırasıyla Mektuplar, Söylev ve Demeçler, Hatıra Defteri, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Karlzbad Hatıraları, Geometri, Medeni Bilgiler, Bölüğün Muharebe Eğitimi, Takımın Muharebe Eğitimi, Taktik Tatbikat Gezisi, Taktik Meselelerin Çözümü, Cumali Ordugahı ve Zabit/Kumandan İle Hasbihal. Muhakkak Nutuk sık sık bakılması ve sonrasında bahsedilen güzergahların gezilmesi ile içselleştirilmesi gereken detaylar içeren bir referans kitabıdır. Örneğin E-5 veya TEM yerine bir defaya mahsus Polatlı Eskişehir hattını kullanarak Yunan topçusunun ulaştığı nokta ile Sakarya/İnönü sürecinin başlangıcını daha yakından hissederiz. Bence Kazım Karabekir ordularının Batum’a girişi ile Polatlı’dan başlayan yeniden dirilişi anlamayan nesil, bu bayrağı hakkıyla taşıyamaz. 

Çin, Güney Kore ve Tabii İstanbul!

Dönelim dünya kasabasına, küresel köye… Dört sistem tek devlet diyerek son kale Tayvan’a doğru yaklaşan Çin, dünyanın ağırlık merkezini lehine bozucu adımları atmaya devam ediyor. Zorunlu elektrik kesintileri ile düşük teknoloji işleri ayıklayıp, çevresindeki paydaş ülkelere dağıtmaya başlayan Çin yüksek dijital alanda harika gelişimlere imza atıyor. 

16 Aralık 2020 Euronews haberinde, dünyanın en hızlı programlanabilir quantum bilgisayarını Çin’in yaptığı yazmakta. Süper bilgisayarlar en yakın rakipleri olan SYCAMORE’dan 1 milyon kat daha güçlüler, 30 trilyon yıl alacak bir işlemi 1 milisaniyede yapabiliyorlar. Nike’a fason çalışan ve Apple’a üretim yapan Çin’den dünyayı fasoncu yapacak Çin’e doğru adım adım gidiliyor. Afrika’da rehin alınan madenler karşılığı açılan krediler, Çinli malzeme ve müteahhitlerle geri dönerken, ödenemeyen borçlar ile madenler el değiştiriyor. Diğer tarafta export arttı diye sevinen biz benzeri “montaj” sanayi ülkeleri, düşen ekonomik performansla oluşan ucuz iş gücünün geçici “rahatlığını” yaşıyoruz. Oluşan oligopolistik patron düzeni ve düşük ücretler acaba bizi teknoloji desteği olmadan Güney Kore’nin 1980’li yıllarına mı yoksa Avrupa Birliği’ne taşır göreceğiz. 

Teknoloji tarafında en azından inovatif teknolojik start up projelerinde İstanbul odaklı gelişimler bizlere moral oluyor. Dünyaca ünlü İngiliz gazetesi Financial Times, “teknoloji yatırımları açısından bu yılın en sıcak fikirlerinin Silikon Vadisi’nden değil, İstanbul’dan çıktığını” yazdı. Türk şirketlerinin ticari girişimleri sayesinde Avrupa’nın yıldızı haline geldiği ifade edildi. 13 Ağustos 2021 haberini dikkatli okursak Getir, Trendyol, Peak Games, Dreams Games ve birçok “internet tabanlı” start up şirketi ticarileşme süreçlerinden dev fonlar alarak çıktılar. Bu elbette başarı hanemize yazılacak bir şey ama Çin’in ve Batı’nın teknoloji temelli açılımlarına cevap vermekten uzak. Çin modeline en yakın açılımlar son zamanlarda gurur veren savunma sanayi projeleri. Devamı ve yeni başarı haberleri dileğiyle.   

Ekranınızı Kapatın ve Bir Kahve Alın

Üzücü ama düşündürücü bir haber, insanlık tarafında. Hani derler ya her şey umut ve her şey insanın inanmasıyla başlar. Tabii biter de. Amerika’dan gelen bir haber insanı bilgisayarı kapatmaya ve oturup bir kahve içmeye yöneltiyor. Bir twitter post’u da olsa, haber şu: Toplam iş gücünün yüzde 3’ü işini bıraktı. ABD merkezli personel istifaları bu konuda başı çekiyor. Detaylıca incelenmesi gereken bir konu ancak herkesin ortak kanaati Covid insanlara ölümün yanı başımızda olduğu öğretti sanırım. Karavan satışları, arazi alımları, köy evlerinin tadilatı gibi birçok hareket salgın sonrası gelişiyor. PCR ve aşı yasağı olmayan “doğal” alanlar ile tarım gibi insanlığın ilk meslekleri daha fazla ilgi görüyor. Bu konuyla ilgili daha fazla yazacağız.

Bitirirken konumuz yazının başladığı yerde, tarihten… Madem yazabiliyoruz, o zaman yazıyı bulanlara da bir selam verelim. Konu şu: Heykeltıraş George Stanley Oscar heykelini tasarlarken fikir, sanat, yaradılış ve maddenin yaratıcısı Mısır Tanrısı Pitah’ın bir versiyonunu yaptı. Daha sonra Mısır büyüsü ve cenaze tanrısı Sokar’ın (Oscar) şeklini aldı. Bu Oscar ödülünün kaynakları hakkında belki de bilmediğimiz bir boyut. Konu resim ve heykele geldiğinde anmadan geçemeyeceğim bir bağlantı da Hitler’in eski heykeltıraş olduğu. Sanat okulu kendini kabul etseydi dünya ne olurdu sorusunu sonraki yazılara bırakıyoruz.  

Kapatırken ülkemize ekonomik istikrar, bolluk, bol start up diliyoruz. İnşallah 2022 geçen yıllardan daha güzel olacak. Gelecek yazıda 5 değişik sektör ve 5 yeni jenerasyon yönetici/patron ile 2030 Türkiye hayallerini konuşacağız.  

Görüşmek üzere

Haluk Ziya Türkmen