Bu yazıyı paylaş
Okuduğumuz -tekil olarak- her kitap aslında eksiktir. Gerçek ya da hakikat dediğimiz şeyin her zaman birden fazla -hatta bazen yüzlerce- yansıması vardır. Örneğin; herhangi bir ortam ortaya şöyle bir soru attığımızı düşünelim: “Kariyerimde gelişmek için neler yapmalıyım?” Bu sorunun bir tek cevabı olabilir mi? Sorunun her muhatabı kendi deneyimlerinden yola çıkarak cevaplar sıralayacak ve muhtemeldir ki her cevap, sonraki cevapların tamamlayıcısı/destekçisi olacaktır.
Bu bağlamda bu yazımızdaki iki kitabı ele alacağınız. Sola unitas yayınlarından yayınlanan Buda’nın Ofisi ve The kitap yayınlarından yayınlanan Bırakın Çalışanlarım Sörf Yapsın.
Kendini İşinle TanımlaMA
Yazar Dan Zigmond Buda’nın Ofisi kitabında kendini işinle tanımlamanın muhtemel zararlarından bahseder. Kendimizi yaptığımız işler üzerinden tanımlarsak yaşamlarımıza türlü acıyı davet ettiğimizi, sayısız hayal kırıklıklarıyla yüzleşmek durumunda kaldığımızı anlatır. Açıkçası çok da fazla detaya inmez. Bu durumun olumsuz tarafının nelere mal olduğunu anlatır, gerçek hayattan pratik bir örnek vermez ya da kendimizi işimle tanımlamadığımız halde ne gibi fırsatlara erişebileceğimizi anlatmaz. Tam bu noktada Patagonia şirketinin kurucusu Yvon Chouinard’ın Bırakın Çalışanlarım Sörf Yapsın kitabına göz atalım:
Yvon Chouinard milyar dolarlık bir şirket kurmasına rağmen kitabında kendisini “ben bir dağcı, sörfçü, kanocu, kayakçı ve demirciyim” diye tanımlar. Ve şirketleri iflasın eşiğine geldiğinde hiçbir hırs, öfke ya da ego krizine girmeden rahat bir şekilde şirketin başına bir “acemi”yi geçirip tüm işleri ona bırakır.
İşte Patagonia. İşte Chouinard Equipments. Onlarla ne yapacaksan yap. Ben tırmanacağım.
Sonrasında ne mi olur? Burada tekrardan Buda’nın Ofisi kitabına dönüyoruz.
Acemi Zihnini Kaybetme
Yazar Zigmond kitabının 7. bölümünde uzmanlıkla ilgili bir tartışma yürütürken “acemi zihin” diye bir kavramdan bahseder:
Zihniniz boşsa, her zaman her şeye hazırdır; her şeye açıktır. Acemi zihninde birçok olasılık vardır; uzmanın zihninde ise çok az vardır.
Uzmanların tecrübe ve ego yüzünden birçok şeyi denemeye istekli olmadıklarını söyler. Bir uzmanın; işe yaramaz, aptalca, denemeye bile değmez diye düşündüklerini acemi zihinli birisinin denemeye hazır olduğundan bahseder. Çünkü onun tüm algıları açıktır. Zorun zor olduğundan haberi bile yoktur.
Kendisini işiyle tanımlamayan Yvon Chouinard’ın Bırakın Çalışanlarım Sörf Yapsın kitabında “ben tırmanmaya gidiyorum al şirketleri yönet” diyerek iki şirketini de acemi bir zihne teslim ettiğini söylemiştik. Şirketlerin yönetimine geçen bu “acemi” süreci şöyle anlatır:
İş deneyimim yoktu, bu yüzden insanlardan ücretsiz tavsiye istemeye başladım. İlk önce banka müdürlerini aradım ve ‘Bu şirketler, yönetmem için bana verildi ve ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok. Sanırım birisi bana yardım etmeli,’ dedim.
Ve destek oldular. İnsanlardan sadece yardım isterseniz -bir şeyi bilmediğinizi samimiyetle kabul ederseniz- yardım etmeye kendilerini kaptırdıklarını görüyorsunuz işte.
Sizce sıfırdan şirketler kurmuş bir patron, bir CEO bankacıları arayıp “lütfen bana yardım edin, ben hiçbir şey bilmiyorum” diyebilir miydi? Egosu, uzmanlığı, bilgi-becerileri, sıfırdan işi o aşamaya getirirken harcadığı enerji ve yorgunluğu buna izin verir miydi?
Bu yazıda Buda’nın Ofisi’nde kavramsal düzlemde anlatılan iki bilginin -kendini işinle tanımla ve acemi zihin- Bırakın Çalışanlarım Sörf Yapsın kitabındaki pratik hayattan açılımlarını gördük. Daha kapsamlı bir okuma için iki kitaba da aşağıdaki linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Buda’nın Ofisi
Bırakın Çalışanlarım Sörf Yapsın