Fütüristler hakkında çok bilinen yanlışlar
Bu makaleyi paylaş
Fütürizm deyince aklına bilimkurgu gelenler el kaldırsın. Fütürizm sıklıkla bilim kurgu alanına havale edildiğinden, çoğu fütürist düşünce, teknoloji ve uzay araştırmaları türünden şeyler etrafında dönüyor. Oysa bir fütürist gibi düşünmek, henüz gerçekleşmemiş fikirleri ve olayları hayal edebilmemiz için ufkumuzu bilerek genişletmek demektir. Fütüristler farklı stratejiler hayal etmemizi ve sonra bunların provasını yapmamızı sağlayan dikkatli hipotezler öne sürerler.
Bilinenin aksine tahminde bulunmazlar. Gelecek düşüncesi geleceği tahmin etmekle ilgili değildir; daha ziyade, insanları karmaşık konular hakkında derinlemesine düşünmeye, yeni olasılıklar hayal etmeye, sinyalleri daha büyük kalıplara bağlamaya, geçmişi bugün ve gelecekle ilişkilendirmeye ve bugün daha iyi seçimler yapmaya teşvik etmekle ilgilidir. “Geleceğimizi görüyorum” diyenlere karşı güvensizlik beslemekte haklı olabiliriz, çünkü bu gerçek fütürizm değildir.
Gelecek hakkında düşünmek, işbirlikçi ve oldukça toplumsal bir meseledir. Farklı görüşler, birçok farklı alandan uzmanlar gerektirir. Senaryolar oluşturulur ve bunlar gelecekte karşımıza çıkabilecek fırsat ve engellere ilişkin fikirlerimizi esnetmeye yarar. Bir senaryo paketi bir dizi olası gelişmeyi içine alır. İyi ve kötü, beklenen ve beklenmeyen, olası ve olanaklı…
Gelecek düşüncesi için beş temel ilke
- Tahminleri unutun.
- Sinyallere odaklanın.
- İleriyi görmek için geriye bakın.
- Örüntüleri ortaya çıkarın.
- Çok fazla insana / disipline kulak verin.
Bir fütürist olan ve İngiltere hükümeti ve şirketler tarafından ileriyi düşünmesi, riskleri ve fırsatları görmesi için ödeme alan Richard Watson şu tavsiyede bulunuyor:
“Endişe içindeyseniz, haberleri okumayı bırakın. Durumu görmezden geliyorsanız ve her şeyin yolunda olduğunu düşünüyorsanız, haberleri okumaya başlayın” diyor ve ekliyor:
Şahsen ben her zaman “geleceği” bir kaçış olarak kullandım. Şu an hakkında derin ve belki de zor sorular sormaktan, acil ve temel olana odaklanmaktan kaçmak için bir bahane. Oysageleceği inşa etmemiz şimdiki anı açıkça ve cesaretle kabulden geçiyor. İnsanlar genelde geleceği öngörmenin en iyi yolunun, karar vermeden önce mümkün olduğu kadar veri toplamak olduğunu düşünür. Ama bu, arabayı sadece dikiz aynasına bakarak sürmeye benzer, çünkü veri sadece geçmişle ilgilidir.
Bunu şu örnekle biraz daha açıklayabiliriz:
Meteoroloji, yarın yağmur ihtimalinin yüzde altmış olduğunu söylediğinde, aslında diyor ki yarın için beklenen sıcaklık değeri, rüzgar hızı ve diğer unsurların geçmişte bir araya geldiği her yüz durumun altmışında yağmur yağdı, dolayısıyla yarın için yağmur yağma ihtimali yüzde altmıştır. Yani meteoroloji, geçmişte kaydı tutulmuş meteorolojik bilgileri istatistiksel olarak işliyor ve yağmurun düştüğü günlere bakıyor.
Geçmiş verileri istatistiksel olarak işleme fikri sadece hava durumu tahmini yapılmasında değil, başka olayların tahmin edilmesinde de yöntem olarak kullanılıyor. Ama –bu, çok büyük bir “ama”dır- tarihi kayıtların yeterince zengin ve gerçekleşme ihtimalini tahmin etmeye çalıştığımız olayı kapsayacak kadar geniş olması gerekiyor. Peki ya durum böyle değilse? O tarihi kayıtların geçmişi yeterince eskiye gitmiyorsa, çok az bir insan sayısını esas alıyorsa veya bizim hedef olayımızla uzaktan yakından ilişkili değilse? O zaman ne olurdu? Aradığımız cevabı nasıl bulurduk? “Nadir”, “olasılıksız” ve “beklenmedik” işte tam bu noktada “sürpriz”e dönüşüyor.
Fütürist ve konferans salonlarının tanınmış siması Ray Kurzweil ise The Singularity is Nearkitabında şöyle diyor:
“Gelecekle ilgili sezgimiz doğrusaldır. Ancak bilgi teknolojisinin gerçekliği üsteldir ve bu büyük bir fark yaratır. Doğrusal olarak 30 adım atarsam 30’a ulaşırım. Üstel olarak 30 adım atarsam bir milyara ulaşırım.”
Geleceğe doğru adım attığımızda önümüze çıkan en önemli engel şimdiye kadar edindiğimiz ve belki de hep övündüğümüz tecrübelerden dolayı oluşan yargılarımız. Bu yüzden adımlarımızı bugüne kadar alıştığımız gibi ileriye doğru değil, bu engelleri takılmayacak şekilde yukarıya doğru atmalıyız.