Düşüncelerimizin Tutsağıyız
Bu makaleyi paylaş
Yaşamımızın Anlamını Keşfetme Yolunda Victor Frankl İlkeleri
Günümüz dünyasında bir anlam krizi mevcut. Bugün, şaşırtıcı derecede az sayıda insan, hayatını nasıl kazanacağına dair özgür bir seçim yapabiliyor. Kısacık hayatımız çok enteresan bir çağa denk geldi. Buzullar eriyor, bizi karanlık çağlara fırlatıp atacak küresel bir felaketi kapımızda bulacağımız söyleniyor. Yapay zekadaki gelişmeler milyonları işsiz bırakma ihtimali barındırıyor, hastalıklar sökün ediyor. Bu esnada bizler belki sevmediğimiz bir işte kıvranıyoruz. Hem evde hem işte sürekli yangın söndürmekten tükenmiş haldeyiz. Evli, boşanmış, bekar, sağlıklı, hasta veya sakatız. Fakir veya yalnızız. Hayatta şu anda dek yaşadıklarımızdan daha fazlasının olup olmadığını merak ediyoruz. Kötü şeylerin başımızdan eksik olmadığını, hayatımızın kontrolümüzün dışına çıktığını ve elimizden bir şey gelmediğini düşünüyoruz… Teknolojik, kültürel ya da sosyal dönüşümlerin getirdiği değişim hızına ayak uyduramıyoruz. Kısa vadeli kaçışlar boşluk hissimizi dolduramıyor.
Nazi Kamplarından Kurtulan Bir Psikiyatrın Anlam Arayışımız Hakkında Söyledikleri.
Tarihimiz ve bugünümüz de acı tecrübeler okulundan geçmiş edebiyatçılar, müzisyenler, düşünürlerle dolu… Victor Frankl bunların belki de en fazla ilham vereni. Onun hakkında pek malumatı olmayanlar için söylemek gerekirse dünyanın en etkili on kitabından biri olarak adlandırılan İnsanın Anlam Arayışı adlı çok satan kitabın yazarı, İlk makalesini Freud’un isteği üzerine yazan dünyaca ünlü bir psikiyatr.
Bu yazının konusu ise, ölümüne birkaç yıl kala, Frankl’ın felsefesinden, yaklaşımından (ve teşvikinden) hareketle kaleme alınan Düşüncelerimizin Tutsağıyız adlı kitap. Dünyanın her yerinden, her türden çalışan kişilere yardımcı olacak, uzun süre elinizin altında tutacağınız bir bilgelik reçetesi.
Yazarlar Dr. Alex Pattakos ve Elaine Dundon, Frankl’ın çok geniş kitap, makale ve konuşma yelpazesinden süzülen öğretileri, yedi önemli prensipte toplamışlar. Örnekler, hikayeler, sorular ve diğer birçok pratik uygulama sayesinde Frankl’ın ilkelerinden hem iş ortamınızda hem de günlük hayatınızda faydalanabilirsiniz.
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Kitabının yazarı Stephen Covey bu kitaptan en fazla nasıl fayda göreceğinizi şöyle anlatıyor:
“Öncelikle, birlikte yaşadığınız, birlikte çalıştığınız insanlarla, kitaptaki yedi ana prensibi birer birer paylaşın. Öğretin onlara. İkinci olarak da o prensipleri hayata geçirin. Bir şey öğrenmek ama onu yapmamak, gerçekten öğrenmek anlamına gelmez. Bir şey bilmek, ama onu uygulamamak, gerçekte o şeyi bilmemektir. Aksi halde, ana prensipleri sadece anlayıp sözle ifade edersek, ama başkalarıyla paylaşmaz ya da onları uygulamazsak, ışığı, ışığın özelliklerini, gözü ve gözün anatomisini kitaplardan öğrenip, görmenin nasıl bir şey olduğunu başka birilerine anlatan doğuştan kör bir insan gibi oluruz. Bu kitabı okudukça, kendi tavırlarınızı belirleme özgürlüğünü deneyimlemeye, hayattaki ‘an’ların anlamlarını fark etmeye, kendinize uzaktan bakmaya ve dikkat odağınızı değiştirip kendinizin ötesine geçmeye davet ediyorum sizi. Bütün bunları sırayla öğrenmenizi öneririm. Önce ilk prensibi okuyun, öğretin ve uygulayın. Sonra ikincisini ve sonra diğerlerini. Hayat daha önce bilmediğiniz bir anlam kazanacak. Böyle olduğunu, kendi deneyimlerinden ve birlikte çalıştığım sayısız insan ve kuruluştan biliyorum. Victor Frankl’ın öğrettiği gibi, hayat bir misyondur, kariyer değil.”
İnsanın Elinden Her Şey Alınabilir, Fakat…
Victor Frankl 1930’da tıp diplomasını almış ve gençlerle yaptığı danışmanlık çalışmalarıyla, erken yaşta uluslararası bir üne kavuşmuştu. 1930’dan 1938’e kadar, Viyana’daki University Clinic’in psikiyatri personeli arasında yer aldı. Ancak 2.dünya savaşı başladı ve Almanlar Avusturya’yı işgal etti. Savaşın ilk d önemlerinde, Frankl ve ailesi, Frankl’ın Viyana’daki tek Yahudi hastanesi olan Rothschild Hastanesi’nde nöroloji bölüm başkanı olmasından dolayı, bir koruma tedbiri altındalardı. Bu süre boyunca, kendi hayatını riske atıp, birçok insanın hayatını kurtardı. Nazilerin akıl hastalarına ötenazi yapma çabalarını baltamamak amacıyla, bazı vakalara bilerek yanlış teşhis koydu. İşte bu dönemde The Doctor and the Soul (Ruh ve Doktor) kitabını yazdı.
Eylül 1942’de, Frankl ve ailesi tutuklanarak, Prag yakınlarındaki Theresienstadt toplama kampına gönderildi. Eşi Tilly’i, anne babasını ve erkek kardeşini Nazi toplama kaplarının dehşetine kurban verdiği üç karanlık hapis yılının başlangıcıydı bu. Naziler The Doctor and the Soul kitabının müsveddelerine el koydular ama Frankl kamp ofisinden çaldığı kağıt parçalarına kitabı yeniden toparlamayı başardı. Otobiyografisinde şunları söyler: “Diğer bir sürü şeyin yanında, hayatta kalmamı da, o müsveddeleri yeniden yazabilme azmime borçlu olduğuma inanıyorum.”
Savaş bittiğinde serbest kaldıktan sonra Frankl, toplama kamplarında yaşadıklarını İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabında toplar. Esirlerin yaşadığı muameleyi ve katliamları son derece cesur bir anlatımla kaleme alır. Frankl, insan ruhunun güzelliğini anlatır. Korkusunun ötesine geçmeyi ve en akıl almaz durumlarda bile anlam bulmayı nasıl başarabildiğinden bahseder. Nazi Almanyasının ölüm kamplarında, bir kulübeden diğerine gidip arkadaşlarını rahatlatmaya çalışan, ellerindeki son ekmek parçasını onlarla paylaşan insanlar görmüştü. “Belki sayıca çok azdılar, ama varlıkları şunu ispatlamaya yeterdi: İnsanın elinden her şeyini alabilirsiniz ama özgürlüğünün son merhalesini, herhangi bir koşulda nasıl davranacağını seçme, kendi yolunu çizme özgürlüğünü alamazsınız.”
Frankl’ın çalışmalarından en çok alıntılanan söz bu sözdü.
Savaşın sonunda, hem hayatta kalabilen biri olarak, hem de bir psikiyatr olarak Viyana’ya döndü ve yirmi beş yıl boyunca sürdüreceği pozisyonuna devam etti. Uzun süreli ve seçkin bir akademik kariyere başladı ve bu kariyer onu Viyana Üniversitesi, Harvard Üniversitesi ve dünyanın pek çok farklı yerindeki başka üniversitelere taşıdı. Hayatı boyunca 29 tane fahri doktora aldı, yirmi yedi dile çevrilen otuz iki kitap yazdı.
Hepimizin İçinde Kendi Toplama Kamplarımız Mevcut.
Yaradılış itibariyle, alışkanlık geliştiren canlılarız. Ham tahmin edilebilir, hem de konfor alanımız içinde bir hayat ararken, bunun için rutinlerimize ve daha da fazla, öğrenilmiş düşünce kalıplarımıza başvururuz. Tıpkı çimenlikte sıkça kullanılmaktan oluşan patika yollar gibi, zihinlerimize de tekrar tekrar kullandığımız yollar açarız. Bu kalıplar otomatik olarak devreye girdiği için, zannederiz ki alıştığımız bu düşünce ve davranışlarımız kontrolümüzün dışındadır. Böylece hayata karşı verdiğimiz tepkileri rasyonalize eder ve insan olarak potansiyelimizi sınırlandıran zorluklara av oluruz. Kendimizi zihnimizdeki zindanlara hapsediyoruz. Kendimizin ve başkalarının doğuştan gelen potansiyelini fark edemiyoruz. Yani özünde, düşüncelerimizin tutsağı oluyoruz.
Farkında Olmak Zeki Olmaktan Daha Önemlidir.
Hayatımızda her ne oluyorsa, o olaylara karşı ne tavır sergileyeceğimizi seçme özgürlüğüne sahip olduğumuzu fark ettiğimiz an, bakış açımızı değiştirebiliriz. Tavrımızı belirlemek sorumluluğu tamamen ve sadece kendimize aittir.
Düşüncelerimizin Tutsağıyız, size bu yolda eşlik edecek yedi temel prensibi göstermek için yazılmış son derece etkili bir rehber. Size stresli, negatif veya zorlayıcı gelen herhangi bir duruma uyarlayabileceğiniz bir eylem ve egzersiz kitabı.