Bir CEO’nun Gözünden İş Görüşmesinin İncelikleri
Bu makaleyi paylaş
Genelde bana en sona kalmış üç özgeçmiş ulaşır, yani bu aşamaya gelene kadar İnsan Kaynakları, adayların şirketimizin değerlerine ve iş tanımına uygun olup olmadığına bakmış ve bir kısmını elemiştir. O yüzden benden önceki görüş melere gelmeden önce adayların şirketin değerlerini ve vizyonunu çok iyi anlamaları gerekir.
Eğer özgeçmiş bana gelmişse, ne olursa olsun üç adayla da görüşürüm. Bu aşamada en dikkat kesildiğim, iletişim becerileridir. Kendilerini ifade edebilmeleri ve sergiledikleri güven benim için ilk sırada yer alır. Geriye kalan yüzde 15’te iş tecrübelerine ve yüzde 5’te eğitimlerine bakarım.
Eğitim
Bir adayın en iyi okullarda eğitim görmesi onun çok iyi olduğu anlamına gelmez. Eğitim süresince adayın kendisini nasıl geliştirmeye çalıştığını, ne tür organizasyonlarda yer aldığını ve nerelerde staj yaptığını daha çok önemserim. Sonuçta eğitim dediğimiz şey hayat boyu sürer. Hepimiz tam zamanlı öğrencileriz.
Tecrübe
Bir adayın geçmişte yaptıkları, çalıştığı şirketler ve aldığı görevler bu adayın bizim şirketimizde neleri başarabileceğinin göstergesidir. Bu yüzden daha önce çalıştığı şirketleri ve varsa bu görevlerindeki başarılarını dinlemek isterim.
İletişim Becerileri
Aday, tecrübelerini ve geçmişini nasıl ifade ediyor? Başarılarını gereğinden fazla böbürlenerek mi anlatıyor? Aslında çoğu kez sorduğum soruya alacağım cevabın önemi yoktur, sadece adayı konuşturmaya çalışırım. Adayı dinlerken kendimi onunla o gün işe başlayacak olan bir mesai arkadaşı gibi düşünürüm. Acaba onunla çalışmak nasıl olurdu diye hayal etmeye çalışırım. Bu kişi kurduğum ekibe nasıl katkıda bulunur, ne kadar hızlıca uyum sağlar sorularının cevabını bulmaya çalışırım. İş demek güçlü insan ilişkileri demek. Bir işi hakkıyla yapacak tüm niteliklere sahip olabilirsiniz ama müşteriyle iyi iletişim kuramazsanız onu kaybedersiniz.
Bilim dünyası şunu söylüyor: Konuşmaya başladığımız an değerlendirilmeye başlıyoruz. Yeni biriyle karşılaştığımızda beynimiz ortalama sekiz saniyede o kişiyle ilgili bir algı yaratıyor. İnsanlar beden dilimize bakarak biz daha ağzımızı açmadan, zihinlerinden bizim hakkımızda pek çok düşünce geçiriyor. O yüzden gülümseyen, göz teması kurabilen, kolay iletişim kurulabilir insanlara daha kolay uyumlanıyoruz. Dinlemeyi bilen, tek gündemi kendileri olmayan kişilere kendimizi daha yakın hissediyoruz. Hiçbir fikri yoksa “bilmiyorum” demekten çekinmeyen, “mış” gibi yapmayan insanlara yakın olmak istiyoruz. Bu, hem özel hayatta hem de çalışma hayatında böyle.
Anlayacağınız, bir iş görüşmesi asla yalnızca bir iş görüşmesi değildir. Profesyonel yaşam için sizden talep edilen her şey, tatmin edici bir kişisel yaşam oluşturmanıza da katkıda bulunur.