Dayanıklılık: Sıkıntılara Rağmen İlerlemek
Bu makaleyi paylaş
İşten çıkarılmalar, ekonomik krizler, patronaj ve yönetim değişiklikleri gibi birçok zorluğa rağmen ilerleyebilmek, cebimize koymamız gereken bazı beceri ve tutumlar gerektiriyor gibi duruyor.
On altı yaşıma bastığım gün babam “Seninle bu akşam baba kız yemeğe çıkalım” dedi. Artık genç kızsın ve yavaş yavaş kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlayacaksın. Gün batımı saatlerinde bir masaya oturduk. Bana da bir kadeh şarap verdi ve koyu bir sohbete daldık. Hayat kocaman bir okyanus ve sen de birkaç sene sonra kendi kayığınla yol çıkacaksın dedi. Yolculuk bazen fırtınalı, bazense sütliman geçecek. Ama şunu bil ki; ne zaman fırtına kopsa her zaman ardından nefis bir güneş doğacak ve işte o zaman hayatın ne denli yaşanmaya değer bir yer olduğunu daha iyi anlayacaksın. Rahmetli babamın o zamanlar bu konuşmasının ana fikrinin resillence olduğunu elbette bilmiyordum.
Psikologlar, dayanıklılığı; sıkıntı, travma, trajedi, tehditler veya aile ve ilişki sorunları, ciddi sağlık sorunları gibi önemli stres kaynakları karşısında uyum sağlama süreci olarak tanımlıyor. Ve yaşantımız boyunca da hepimiz gerek iş gerekse özel hayatımızda travmatik olaylarla ister istemez karşılaşıyoruz. Pandemi Dönemi aslında duygusal dayanıklılığımızı test ettiğimiz bir süreç de oldu ve bu beceriyi kazanmanın öneminin her birimiz fazlasıyla farkına vardık.
İşten çıkarılmalar, ekonomik krizler, patronaj değişiklikleri, yönetim değişiklikleri gibi birçok zorluk, gerçek anlamda paradigma değişikliği ve cebimize koymamız gereken bazı beceri ve tutumlar gerektiriyor gibi duruyor. Dayanıklılığa katkıda bulunan çok sayıda farklı faktör var: dünyaya, kendimize ve başkalarına dair sahip olduğumuz inançlar, önyargılarımız zihinsel süreçler ve paradigmalarımız ve son olarak da olaylara karşı verdiğimiz tepkiler…
Nacizane yarım asırdan azıcık fazla yaşamış bir iş kadını olarak size aldığım derslerden bahsetmek istiyorum.
Ders 1: Resmin dışına çık
Siz hiç işten atıldınız mı? Ben üç kez atıldım.
İlkinde 19 yaşındaydım ve bir turizm şirketinde çalışıyordum. Tam da Körfez Krizi döneminde işler sarpa sarmış ve benim gibi işe yeni giren herkesi işten atmışlardı. Ama ben bunun sadece kendi başıma geldiğini düşündüğümden kahrolmuş ve günlerce ağlamıştım. İşten çıkarılmak korkunç bir deneyimdir. Aslına bakarsanız tam bir travmadır. Kendinizi son derece aciz, çaresiz ve değersiz hissetmenize neden olur. Zihniniz aynı soruların labirentinde adeta yangın yerine döner: Neden ben? Neden ben?
Bir şeyi becerememek ve başarısız olduğunuz düşüncesi aklınızı kemirip durur. Öfke, hayal kırıklığı hatta bazen de hüzün arasında gidip gelir ve içine girdiğiniz tünelde bir ışık göremezsiniz. Kendinizi kaybolmuş ve bir daha hiçbir şey yapamayacak gibi hissedersiniz. Oysa sizin gördüğünüz resmin ufacık bir parçasıdır. Hayat bazen daha iyi başlangıçlara adım atabilmeniz için sizin için bazı bitişler planlar. Yaşadığınız o zorlu durum içinde bunu göremeyebilirsiniz. Ancak zaman geçtikçe evrenin sizin için planladığı başka bir yolculuğun başlaması için bu zorluklar başınıza geldiğini fark edersiniz. O gün turizm sektöründen uzaklaşmanın medyada yirmi yıla yakın sürecek bir kariyer yolculuğuna başlamam için vesile olacağını hiç bilmiyordum. Medyadaki işimi o sektörde tanıştığım bir müşterim kanalıyla bulmuş ve uzun yıllar oldukça keyifle çalıştığım bir sektöre geçiş yapabilmiştim.
Araştırmalar, başarılı olma konusunda aşırı iyimser olan kişilerin, ilk sorun belirtisinde pes etme eğiliminde olduklarından söz eder. Oysa başarı için daha yararlı olan şey, başarılı olma yeteneğiniz konusunda umutlu olduğunuz, ancak yolun zorlu ve zorluklarla dolu olacağının farkında olduğunuz anlamına gelen ‘gerçekçi iyimserlik’ duygusuna sahip olmaktır. Başarının ölçütü aslında başarısızlıklarla başa çıkabilme yetinizde de gizilidir. Her düştüğünüzde tekrar ayağa kalkıp ben nerede yanlış yaptım diyebilmekte… Duygusal dayanıklılığı yüksek insanların en iyi yaptığı şey budur. Aynı Steve Jobs’un kovulduğu şirkete daha sonra danışman olması ve Pixar gibi animasyon film alanında bir dünya markası yaratması gibi. Steve Jobs Macintosh’un başarısıyla ilgili kapıldığı aşırı iyimserliğin bedelini kendi kurduğu şirketten kovulurken ödedi ama bu başarısızlığı kendisine doğru soruları sorarak bir fırsata çevirmeyi başardı.
Resmin dışına çıkabilmek yani yaşadığınız zorlu durumlara analitik bir bakış açısı geliştirmek duygusal dayanıklılık açısından önemli bir kriterdir. Bu duygularınızdan koparak olaylara mantık çerçevesinden bakabilmenizi ve resmin tamamını görebilmenizi sağlar. İkinci kez işten atılmamda bunu başarabilmiş ve başıma gelenin benle ilgili değil de patronlarımın yaşadıkları finansal krizle ilgili olduğunu kolayca fark edebilmiştim. İflasın eşiğine geldiklerinden herkesi sudan bahanelerle işten çıkarıyorlardı.
Medyanın siyasi güçler tarafından yavaş yavaş ele geçirilmesine tanık olduğumda Sabah Gazetesi’nde yöneticiydim. TMSF 1 Nisan 2018’de şirketlere el koyduğunda sonun başlangıcında olduğumuzu kolayca fark etmiş ve kendime hızla bir B planı yapmaya başlamıştım. Bu nedenle genel müdür yardımcılığından Ar-ge Koordinatörlüğüne tenzil-i rütbe yapıldığımda yaşadığım şey bir hayal kırıklığı olmadı. Hatta görevi kabul etmeyerek kendimi işten attırdığımda mutlu bile olmuştum. Zira üç yıl da sürse açtığım işe iade davası ve bu işten atılma sayesinde yüklü bir tazminat almayı başarmış ve bu parayı kendi işimde kullanabilmiştim.
Ders 2: Yardım al
Medya ve finans sektöründe çalışanlar TMSF denilen bir kabusu deneyimlemişlerdir. İlk TMSF deneyimim bir gece ansızın el koyulan Star TV’de çalışırken gerçekleşti. Patronumuz Cem Uzan TMSF ile iş birliği yapmadığı için biz çalışanlar beş ay boyunca maaş alamamıştık. O dönemde eşim ve3 aylık kızım yaşadığımız şehir olan Kahire’den yeni dönmüş ve beş kuruş parasızdık. Bir yandan maddi güçlükler bir yandan da eşimin ülkeye adaptasyon sorunu ve küçük kızımızın sorumluluğuyla kendimi kapana sıkışmış gibi hissediyordum. Geceleri uyuyamıyor ve yoğun bir geçim sıkıntısı içinde yüksek kaygıyla yaşıyordum.
Yapısı gereği kendi kendine yetmeyi tercih eden biriyseniz muhtemelen benim gibi kolay kolay yardım da istemez ve her türlü sorunu kendiniz çözmeye çalışırsınız. İhtiyacınız olduğunda yardım almak, dayanıklılığınızı artırmak için çok önemlidir.
O gün eski bir arkadaşımı iş yerinde ziyaret etmiştim. Nasılsın diye sorduğunda birdenbire kendimi tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Yaşadığım sıkıntıları anlatmaya başladım. Anlattıkça yavaş yavaş rahatladığımı ve yükümün hafiflediğini hissettim. Arkadaşım bana ve eşime o gece İstanbul’un en iyi mekanlarından birinde şık bir akşam yemeği ısmarladı ve eşimle uzun zamandan beri ilk defa sorunlardan uzak keyifli bir gece geçirmemi sağladı. Hayatım boyunca yaptığı bu iyiliği unutmam. O gece eşimle borç alabileceğimiz dostların listesini yaptık ve ertesi gün birkaç dostumuz bize süresiz olarak borç vermişti. Yardım almanın önemini o dönemde bir kez daha anlamıştım.
Ders 3: Tutkunu keşfet ve hayat amacını bul
Hayattaki her şey bizi büyümeye ve esnemeye çağırır. Büyümeyi ve esnek olmayı bıraktığımızda acı, korku ve endişe hissetmeye başlarız. Ne istediğimize odaklanmaktan neden istediğimizi sormayı bırakırız. Kariyer isteriz, ev isteriz, araba isteriz, başarı isteriz…Daha sonra etrafa bakıp bizde olmayan diğer herkesin sahip olduğunu gördüğümüz şeyler için kıskançlık duymaya meyilli oluruz. “Hayattaki amacım ne ?” diye sormak yerine statüye, maddi mallara ve güce göz dikmeye başlarız. Anlık zevkleri ve sahip olmayı var olmakla karıştırır ve anlamlı bir yaşamı ıskalar, hedonizm kavşağında nereye gideceğimizi bilemeyiz.
İnsanlar pandemi döneminde iş hayatının 9- 6 çalışmak ve süslü unvanlarla sabit maaş güvencesinden çok daha büyük bir anlamı olacağını ve kendi zamanlarının patronu olmanın ne kadar değerli olduğunu fark ettiler. Ardı ardına gelen istifa dilekçeleri sert kapitalizmin ağır bir bedeli olduğu gerçeğini ortaya koydu. İşgücü isyan içindeydi.
Beyaz yakalı profesyoneller evden çalışmaya başladıkları bu dönemde belki de ilk defa kendilerine önemli bir soru sordu: Ne için yaşıyor ve neden çalışıyorum? Bu hayatta benim için önemli olan ne?
Hayat amacı ve tutkularını bilen insanlar yol boyunca karşılaştıkları zorluklarla daha kolay başa çıkabiliyorlar. Kendi işimi kurduğumda cebimde çok az parayla müthiş zorlu bir maceraya atıldığımın farkındaydım. Evimin kirasını ödemekte dahi zorlandığım ve endişeden uyuyamadığım aylar boyunca birçok kez vazgeçip maaşlı bir işe dönmeyi düşündüğüm oldu. Ama her seferinde kendime şunu sordum:
Neden bu işe başladım? (eğitim danışmanlık)
Çünkü hayat amacım: öğrenmek ve öğrendiklerimle dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek.
Sözün özü;
Hayat bir yol haritasıyla gelmeyebilir. Ama karşımıza çıkan her engel, karşılaştığımız her zorluk yaşadığımız her travma bu haritayı yapmamıza yardım eden deneyimlerimiz. Ve her birimiz ancak sürekli ilerlersek bu haritayı kendimiz çizebiliriz. Bu olumsuz olaylar, nehirlerin sert suları gibi, kesinlikle acı verici ve zor olsa da, hayatınızın sonucunu belirlemek zorunda değiller. Hayatınızın kontrol edebileceğiniz, değiştirebileceğiniz ve birlikte büyüyebileceğiniz birçok yönü vardır. Dayanıklılığın rolü budur. Daha esnek olmak, yalnızca zor koşulların üstesinden gelmenize yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda yol boyunca büyümenizi ve hatta hayatınızı iyileştirmenizi sağlar.