Seyyar Arabadan Fabrikalara Yerli Bir Girişimcilik Öyküsü
Bu makaleyi paylaş
Seyyar arabadan fabrikaya nasıl yükselinir? Yerli bir girişimcilik öyküsü nasıl yazılır? Bu soruların yanıtı, beş bin kişiyi istihdam eden Osman Yaşar’ın kitabında.
En son ne zaman herhangi bir yerli girişimcilik öyküsü okudunuz? Bu topraklardan çıkan hikayelerin kitaplaştırılmasına o kadar ender rastlanıyor ki. Örneğin Steve Jobs’u onlarca kitaptan tanıyor ama Gazi Yaşargil’i anlatan tek kitap okuyamıyoruz. Alex Ferguson’un, Jose Morinho’nun tüm taktik dehasını ve liderliğini kitaplardan öğreniyoruz. Fakat Şenol Güneş’i, Mustafa Denizli’yi sadece gazetelerden ve TV’den tanıyoruz. O yüzden OSES Çiğ Köfte’nin kurucusu Osman Yaşar’ın girişimcilik öyküsü olan 100 Milyonluk Araba’sı çok kıymetli. Her sayfada hem sahici bir hayatı hem de hala heyecanla atan bir kalbi görüyorsunuz.
Biyografi İçinde Teori Olmayan Hayattır
Thedore Zeldin boşuna söylememiş. “Tarih okumayın, yalnızca biyografi okuyun, çünkü biyografi içinde teori olmayan hayattır” diye.
İstanbul’da küçük bir seyyar arabayla başlayıp Türkiye’nin ilk çiğköfte fabrikasına uzanan yolculuk kaleme çok güzel dökülmüş. Çiğköftenin hikayesi olur mu demeyin. Tıpkı 1960’larda Türk işçilerle Almanya’ya girmiş dönerin çok katmanlı bir hikayesinin olması gibi, geçim derdiyle yoğrulan çiğköftenin de ülke tarihimize, sosyoekonomik krizlere ve toplumsal refah seviyemize dair derinlikli bir alt okuması var.
100 Milyonluk Araba, içinde bulunduğu koşullara isyanı olan ve bu isyanın doğal bir sonucu olarak kendi savaşını başlatan bir adamın öyküsü. 10-15 yılda bir dünya markası haline gelen OSES’in bugün Ankara, Bursa, Adana, Konya, Batman’da imalathaneleri, Almanya ve Çorlu’da da iki fabrikası var. Her sene ortalama yüz dükkân açarak büyümesini sürdürüyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nde üç, Almanya’da 25 dükkanla toplam bini aşkın dükkanla “kendine McDonalds’ı rakip seçen” bir markadan söz ediyoruz.
Çalıştıkça işi artan, işi arttıkça ufku açılan, ufku açıldıkça hedeflerini büyüten bir isim Osman Yaşar. Yaptığı işe kafa yoruyor. Elle yoğrulan çiğ köfteyi makineyle yoğrulması için makine icat eden biri. Başlangıçta saatte 160 kilo üretirken 1 saatte 1 ton üreten makine inovasyonu yapan bir lider aynı zamanda. Kitabın bir yerindeki cümle bu başarının formülünü anlatıyor: “Hayalinizdeki gibi çalışırsanız, hayaliniz duanız olur.
Hatırlayın ne diyordu Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde?
Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar.İnsan, alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.
Osman Yaşar bugün beş bin kişiyi istihdam ediyor. Memleketi Düdan’da yaşayan insanların yaşamları değişmiş, çocuklar şimdilerde eğitim almaya başlamış. Bu bir topluma yapılacak en büyük iyilik değilse nedir? Ve son bir soru, bu muhteşem bir girişimcilik öyküsü değil midir?
Çiğ Köftenin tarihini biliyor musunuz?
Kommagene, Adıyaman bölgesinde, Persler ve Romalılar arasında, dönemin iki süper gücüyle barış içinde yaşamış bir devlettir. Uygarlık tarihinde 300 yıl boyunca savaşmadan varlığını sürdüren başka bir devletin olmadığı söylenir. Kommagene’den barışın, diplomasinin ve uygarlığın sembolü olarak bahsedilir. Yaklaşık iki bin yıl öncesine kadar Adıyaman bölgesinde hüküm sürmüştür.
Bugün o medeniyetten bizlere kalan eserler, dünyanın 8’inci harikası olarak kabul edilmektedir. Yine aynı bölgede, bugün “peygamberler diyarı” olarak da adlandırılan Şanlıurfa’da Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı bilinmektedir.
Bu hadise Kommagene Uygarlığı’ndan yaklaşık iki bin yıl, günümüzden ise dört bin yıl önce gerçekleşmiş. Geleneksel Anadolu mutfağının vazgeçilmezlerinden biri olan çiğ köftenin kökleri de bu bölgeye dayanıyor. Çiğ köftenin doğuşuyla ilgili olarak en yaygın ve kabul gören hikaye şu şekilde:
Nemrut, Tevhid inancı gereği Allah’tan başkasına iman ve itaat etmeyen Hz. İbrahim’in büyük bir ateşte yakılmasını emreder. Bölgedeki bütün odun, çalı ve çırpıyı toplatır. Halkına da ateş yakılmasını yasaklar.
Tarih Sahnesinde Görevini Yerine Getiren Bir Avcı
Rivayete göre, bir avcı avladığı ceylanı eve getirir. Hanımına yemek hazırlamasın söyler. Kadın yakacak odun olmadığını, hepsinin toplatıldığını ve ateş yakmanın yasaklandığını söyler. Bunun üzerine avcı, ceylanın but tarafından etini ayırır. Onu bir taşla iyice ezer ve kıyma kıvamına getirir. Sonra kıyma kıvamına getirdiği buğdayla harmanlar. Böylece çiğ köfte meydana gelir.
Tarih sahnesinde görevini yerine getiren bir avcının keşfettiği ve binlerce yıldır bulgurla etin yoğrulmasıyla elde edilen çiğ köfte, sadece düğün merasimlerine çeşni olabilecek düzeyde kalmıştı. Fakat yavaş yavaş Osman Yaşar bunu değiştirme yolunda önemli bir adım attı.
100 Milyonluk Araba, tahmin edeceğiniz üzere seyyar bir araba. Bir yiyeceğin bir girişim öyküsüne nasıl dönüştüğünü okuduğunuzda, hayatın mucizelerini fark etmenizi sağlayacak güzel bir hikaye okumuş olacaksınız.