Bir Eğitmenin Gözünden Öğrenme Motivasyonu
Bu makaleyi paylaş
Öğrenme motivasyonu yaratmak her şeydir, unutmayın!” Eğitmenlik akreditasyonunu aldığım ILM Instiue’de bize ilk öğretilen şey buydu.
Öğrenme motivasyonu yerlerdeydi. Cumartesi sabahı gözleri mahmur eğitim salonuna girdi. Belli etmemeye çalışsa da hafta sonu dinlenmek varken neden işe geldiğini aklı almıyordu. Masa düzeni yapılmış eğitim salonunda en arkaya geçip kendine bir kahvaltı tabağı aldı. Eğitmene nezaketen günaydın dedi. Bedeni burada ama ruhu hala evdeki sıcacık yatağında uyuyordu. Herhangi bir şey öğrenme motivasyonu sıfıra yakındı. Ardından diğer katılımcılar gelmeye başladı. Sınıf yavaş yavaş doluyordu. Birbirleriyle zaten kanki olanlar yan yana oturmaya ve haftanın dedikodularını yapmaya başlamıştı. İçeriye neşeyle giren birkaç katılımcı ise ellerinde defter ve kalemlerle ön masalara dizilmişti.
Eğitmen herkesle merhabalaştıktan sonra kritik bir soru sordu:
“Neden buradasınız?
Bazıları eğitim başlığını söyledi. Fakat büyük çoğunluğunun net bir fikri yoktu. “İnsan kaynakları bize bu eğitimi atamış, biz de geldik” dediler.
Profesyonel olarak eğitmenlik yapan meslektaşlarıma bu sahne muhtemelen çok tandık gelmiştir. Yetişkin eğitimi vermeye başlayalı on altı yıl olmuş.
Öğrenmeyi öğrenmek de aslında motivasyonla başlıyor. Ben neden buradayım sorusunun cevabını bulamadığınız hiçbir eğitim ortamı sizde öğrenme çoşkusu yaratamaz.
İyi bir eğitmen sınıfa girdiği an hisseder
Sınıfa girdiğim andan itibaren kimin öğrenmeyi kafasına koyduğunu anlarım. “Bu kadar mesele varken neden eğitim almakla zaman kaybediyoruz” diyenleri de hemen hissederim. Yıllar içinde öğrendiğim en önemli şey öğrenmenin içsel bir motivasyon gerektirdiği. Öğrenme kişisel bir yolculuk ve bu yolculuğa çıkmaya karar vermekle başlıyor. Öğrenme ve gelişim bir seçim. Yaşam boyu bir döngü. Siz istemezseniz kimse sizi bu yola sokamıyor.
Okul çağında öğretmenler öğrenmede ebeveyn- öğrenci ve öğretmen iş birliğinin öneminden bahsederler. Kurumsal hayatta ise eğitimi alan kişi, yöneticisi ve eğitim departmanı işbirliği kritik rol oynuyor. Zira eğitimde verilen bilgilerin, yapılan uygulamaların pratiğe dönüşmesi şart. Aslında öğrenme gerçek anlamda günlük iş yaşamının bir parçası olursa işe yarıyor.
Öğrenmek iki temel beceriyi gerektiriyor. Ne yazık ki bunların eksikliği öğrenme yolcuğunda ciddi engeller olarak karşımıza çıkıyor:
Etkin dinleyemezseniz yandınız
Eğitimde katılımcılara kendinize tanımadığınız birini seçin ve onunla on dakika sohbet edin derim. Karşılarındakini tanımak için istedikleri soruları sorabilirler. Tek bir kural var, not almayın ve dinlemede ‘an’da kalın derim. On dakika sonra şimdi bize arkadaşınızı anlatın dediğimde herkes şaşırır. Ardından sınıfa dönüp “şimdi dinlerken not alın bakalım hangi anahtar kelimeler gelecek” derim. Anahtar kelimeler dediğim şey aslında işitme filtrelerimiz. Birbirimizi dinlerken kullandığımız algı süzgeçlerimiz. Sınıfta çok az kişi dikkatle dinlemiş ve not almış olduğundan ilk etapta genelde zorlanırlar. Ancak ilk turda bu anahtar kelimelerle ne denli önemli ipuçları elde ettiklerini fark edince şaşırırlar.
Öğrenmede “dinlemede ‘an” da kalmak’ en kritik noktalardan biri. Sık rastladığım reflekslerden biri odaklanamamak. Sabırsız bir dinleyici olmak. Bazen de seçici dinleme yaparak konunun sadece bir kısmını anlayıp geri kalan bilgileri yok saymak.
Peki dinlemede “anda kalmak” neden bu kadar zor?
Dakikada 600 kelimelik bir konuşma hızını rahatlıkla anlayabilecek bir sinir sistemine sahip olduğumuzu biliyor musunuz? Fakat normal konuşma hızımız dakikada ancak 100 ile 140 kelime arasındadır. Bu demektir ki; her dakikada en azından 460 kelimelik bir zaman süresinde zihin boş kalıyor. Bir başka deyişle bir yandan dinlerken bir yandan da düşünecek vaktimiz kalıyor. Bu zamanı, insan kafası kendinde varolan malzemeyle doldurur; kendisi için önemli sorunlara döner ve onlarla ilgilenir.
Öğrenme karşınızdaki kişiyi zihninizi susturarak, odaklanarak ve ön yargı ve paradigmalarınızı bir kenara bırakarak dinlemeyi gerektirir ki; bu gerçekten de bilinçli bir çaba ister. Dinlemeyi olumsuz etkileyen bir başka faktör ise duygularımızdır. Dinlemek istemediğiniz şeyleri iter, onları zihinsel olarak geri çeviririz. Öte yandan, birisi özellikle duymak istediğimiz şeylerden söz ediyorsa, kulaklarımızı dört açar, her şeyi kabul ederiz. O halde, duygularımızın da işitsel filtreler işlevini gördüğünü söyleyebiliriz. Zaman zaman bu duygular gerçekten tam bir sağırlığa yol açar, zaman zaman da dinlemeyi oldukça kolaylaştırır.
Eleştiri kusur bulmak değildir
Bir eğitmen olarak fark ettiğim en kiritik hatalardan biri de öğrenme sırasında eleştiri yapmakla eleştirel bakış geliştirmenin arasındaki farkın bilinmemesi. Eleştiri, bir şeyde kusur bulmakla ilgilidir. Eleştiri genellikle bir kişiye yöneliktir. Eleştirmeyi marifet sayan kurum kültürlerinde insanlar sızlanır, şikayet eder ve ortamı provoke eder. Sınıfta sıkça şu sözleri duyarsınız:
“Bunlar iyi hoş da hocam, bizim şirkette işler böyle yürümüyor”
“Siz bu eğitimi bizim yöneticilerimize verin”
‘’ Kendimi değiştirince ne değişecek ki? Kim bilecek kıymetinizi?”
Z Kuşağı açık ara önde
Eleştirel düşünme, hataları ve kusurları bulmayı içerebilen, ancak sorgulama ve analize daha fazla vurgu yapan yargılamayla ilgilidir. Eleştirel düşünme, bir başkasının size sunduğu düşünceyi sorgulamadan kabul etmek yerine kendiniz için düşünmekle ilgilidir. Ve aslında öğrenme de tam olarak bu düşünme süreciyle başlar. Eleştiride ise yeni bir fikri ya da olguyu anlamaya çalışmak yerine yok saymak için çaba daha yoğundur.
Bazen sınıfta bazı öğrenciler anlatılan konu hakkında o kadar güçlü sorular sorar ve farklı perspektiflerden bakarlar ki biz eğitmenlere taş çıkartırlar. Eleştirel düşünme, öğrencinin kendi bakış açılarını yansıtmasına ve anlamasına yardımcı olduğu için öğrenmenin ön saflarında yer alır. Bu beceri, bir öğrencinin kişisel gözlem ve anlayışa dayalı olarak dünyayı nasıl anlamlandıracağını anlamasına yardımcı olur. Özellikle Z kuşağı eleştirel düşünme becerisi konusunda bence X ve Y kuşaklarına göre açık ara önde.
Düşünce yapınızı geliştirecek beş yöntem
Southern New Hampshire Üniversitesi (SNHU) Sosyal Bilimler Danışma Kurulu’ndaki işverenler, eleştirel düşünme becerilerine sahip kişileri işe almak istediklerini ancak başvuru sahiplerinin genellikle bu yetenekten yoksun olduğunu söylüyor. Bilim Profesörü Dr. Norman Herr eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmek için şunları öneriyor:
- Öncüllerin ve sonuçların belirlenmesi – Argümanları mantıksal ifadelere ayırın
- Argümanların netleştirilmesi – Belirtilen bu iddialardaki belirsizliği belirleyin
- Olguların oluşturulması- Bir argümanın veya teorinin eksiksiz ve makul olup olmadığını belirlemek için çelişkileri arayın
- Mantığın değerlendirilmesi- Çıkarılan sonuçların yeterince desteklenip desteklenmediğine karar vermek için tümevarımsal veya tümdengelimli akıl yürütmeyi kullanın
- Son değerlendirme — Sunulan kanıtlara karşı argümanları tartın.
Bilmediğinizi bilin
Birçok kişi için bilmiyorum demenin neden bu denli zor olduğunu bilmiyorum😊 Aslında öğrenme zaten bilmiyorum demekle başlamıyor mu? Az bilgi, çok fikir bence öğrenmenin önündeki en büyük engellerden biri.
Sınıfta bazen yıllarca laboratuvar çalışmaları yapılarak doğruluğu ispatlanmış ve saygın üniversitelerin müfredatına alınmış bazı kuramlardan bahsederken bazılarının daha konuyu bile anlamadan “Bence öyle değil” diyerek itiraz etmeye başladığını görünce şaşkınlığımdan küçük dilimi yutuyorum. “Ben bilirimcilik” bilgi çağının en büyük dertlerinden biri haline geldi. Sosyal medyada okunan içi boş ya da kaynağı belirsiz derme çatma enformasyonla ben biliyorum dediğinizde aslında farkında olmadan yeni bilgilere kapınızı kapatmış oluyorsunuz. Öğrenme motivasyonuna çok ters bir durum.
Öğrenmeyi kafanıza takın
En son en zaman aldığınız bir eğitimde öğrendiklerinizi hayat geçirmek için bir gelişim planı yaptınız? Bilgi ancak onu iş ya da özel hayatınızda kullanmaya başlıyorsanız anlamlı hale geliyor. Kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya geçiş buna bağlı. Hiç kullanmadığınız için şakır şakır konuştuğunuz yabancı dili kaybedeceğinizi bilin. Pratik yapmazsanız okulda öğrendiğiniz birçok şey uçup gider,
Öğrenmeyi beceren kişiler; nasıl öğreneceğini bilirler. Bu bilgilerle ne yapacağını bilirler. Kimleri rol model alacağının farkındadırlar. Hangi öğrenme araçlarının işine yaradığı üzerine kafa yorarlar. Yeni deneyimlere açık davranır ve her gün yeni bir şey öğrenme heyecanı duyarlar. Kısacası öğrenme motivasyonları tamdır.