Bu yazıyı paylaş
Kurumsal Anlayışta Bütünsellik
İnsan vücudunu bir bütün olarak ele aldığımızda, bu ana yapıyı oluşturan parçalardan birinde yaşanılan herhangi bir sorunun bütünün işleyişinde de çeşitli problemlere neden olacağı açıkça görülebilir. Sözgelimi, herhangi bir organımızın, olması gereken ölçütlerden düşük bir seviyede işleyişini yerine getiriyor olması, birtakım rahatsızlıklara sebep olacağı gibi hayat standardımızın önemli ölçüde düşmesine ve yaşam enerjimizi kaybetmemize yol açacaktır. Buradan yola çıkacak olursak, aynı insan vücudunda olduğu gibi kurumlarda da bütünü oluşturan tüm alt birimlerin belli bir standartta işleyişini sürdürmesi beklenir. Bu ortak standart içerisinde ortaya konulan kalite, kurumun yaşam döngüsünde yoluna ne kadar sağlıklı devam edeceğinin de ölçütüdür. Günümüzde ne yazıktır ki birçok işletmede bu husus, yöneticiler ya da şirketin kurucuları tarafından biliniyor olsa da örgütlerdeki uyum eksikliği kaynaklı sorunların çözümü adına sonuç odaklı adımları atabilen işletmelerin sayısının çok da fazla olduğunu söylemek zordur.
Muhalefet uyum getirir. Uyumsuzluktan en adil uyum doğar.
Heraklitos
Oysaki, kurumu oluşturan tüm kaynakların birbirlerinden farklı unsurlar olsalar dahi uyumlu çalışabilmesi, kurumun stratejik planlarının hayata geçirilmesi sürecinde azımsanmayacak önemde olduğu gibi stratejik planlar dahilinde uyumlu bir ilerlemenin sağlanması, kurumun gelecekte oluşabilecek gelişmeler karşısında kendisini dönüştürebilmesine de olanak tanır. Bu sebeple, şirketin kurum kimliğini oluşturmadan önce örgütsel yapının ve bu yapıyı oluşturan çalışanların detaylı bir analizden geçirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda kurumun iç dinamiklerinin birbirleriyle ortak bir bağlamı oluşturması sağlanarak dengeli bir yapının kurulduğundan emin olunması gerekir. Bu aşamanın tamamlanmasını takip eden süreçte kurum kimliğini oluşturmak da oldukça kolay olacaktır.
Unutulmamalıdır ki aynı yöne doğru ilerlemeye hevesli insanların oluşturduğu bir topluluk için ortak bir dil bulmak zor değildir. Aynı hedefe yürüyen insanlar için konuşulacak tek konu hedefe nasıl daha kolay ulaşılacağı ile ilgili olacaktır. Bu noktada kurum içi iletişimin önemi yadsınamaz. Lakin, kurum içi iletişim ne kadar sağlıklı yapılırsa yapılsın, eğer kurumun değerleri ve kimliği ve buna bağlı olan kültürel yapısı çalışanlar tarafından tam manasıyla özümsenmemiş ise yapılan iletişimin de etkisi kısıtlı kalacaktır. Bu sebeple, kurumsal değerlerin ortaya konulması ve buna bağlı kimlik ve kültürün şirket içinde belirginleşmesini takip eden süreçte, şirket her yeni personel alımında şirketin değerlerini, kimliğini ve kültürünü özümseyebilecek yapıdaki insanları tercih etmeli ve mutlaka iş başı yapmadan önce bu hususlar hakkında bilgi sahibi olmaları sağlanmalıdır. Sürecin devamında ise bu yapıyı destekleyecek, etkinlikler, toplantılar ve eğitimler ile çalışanların ortak kültüre bağlılıkları pekiştirilmelidir.
Kurumsal Yapıyı Bütünleştiren Kahramanlar; İlham Veren Liderler
Günümüzde, özellikle kurumsal yapısı güçlü olan büyük şirketlerde kurum içinde ortak değerlerin yaşatılması, kurum içi dengenin sağlanması ve doğru iletişimin iç paydaşlar ile yapılabilmesi için çeşitli birimlerin görevlendirildiği görülmektedir. İnsan Kaynakları, Kurumsal İletişim departmanları bunlara örnek teşkil etmektedir. Fakat, işletmenin büyük ya da küçük olması fark etmeksizin, kuralına göre doğru yapılandırılmış departmanlar ortaya konulmuş olsa dahi bunların etkin işleyişini sağlayacak kişiler kurum içi liderlerdir. Lider yöneticilerin ya da kurucuların olmadığı bir yerde güçlü iletişimden ve kurumsal değerleri ortak bir kültür altında benimsenmesinden bahsetmek kolay değildir. Kaldı ki, liderliğin en temel bileşenlerinde biri de çalışma arkadaşlarına ilham verebilme becerilerisidir.
Liderlik kavramını basitçe tanımlayacak olursak, liderlik bir grup insana ilham vererek onları ortak bir vizyona ikna eden, belli bir amaç etrafında toplayabilen ve bu amaca ulaşmak için harekete geçirebilmeyi sağlayan enerjik bir süreçtir. Bu tanım ışığında görülmektedir ki ilham veren liderin işlevi ortak bir hedefe yönelik olarak bir grup insanı harekete geçirebilme becerisi bağlamında kurumlar için oldukça değerlidir.
İlham veren lideri tanımlamadan önce, lideri lider yapan şeyin ne olduğu konusunu aydınlatmak doğru olacaktır. Lider, bir topluluk içerisinde nihai güce sahip kişiye denir. Bu gücün ona verdikleri sayesinde insanları kendi istediği yolda yürümeye yöneltir ve bu sayede onun isteklerini yerine getiren takipçileri oluşur. Liderin isteklerini yerine getirmek adına insanların güdülendiği iki şey vardır. Bunlardan bir tanesi ilham diğeri de yetkidir. İlham vererek takipçilerini kendi istediği yolda yürümeye yönelten lider bu isteklerini onlar üzerinde güç kullanmadan, zorlamadan, incitmeden gönüllü olarak yerine getirmelerini sağlar ki liderin sahip olduğu bu güç onu dokunulmaz kılar.
Liderlik yetkinliklerini ortaya koyarken etkin liderliğin ilham verici doğasını bu nedenle es geçemeyiz. Bu noktada ilham vermenin insanların hayallerine dokunmak ile ilgili bir kavram olduğunu ifade etmek doğru olacaktır. Bir lider ancak insanların istediklerini elde etmesine yeterince yardımcı olabilirse önderlik ettiği grup içerisinde sevilen ve takdir gören bir konum içerisinde kendisini konumlandırabilir. Öyle ki bu nevi bir konum edinmek günümüzde daha değerlidir. Bu hususiyet, liderin takipçilerinin ondan içsel olarak talep ettikleri bir şey olmasının yanında işletmelerin de her aşamada çalışanlarından talep ettikleri bir olgu olagelmektedir.
Dünya değişimden nefret eder, yine de ilerleme getiren tek şey değişimdir.
Charles Kettering
Günümüz liderleri sisteme karşı çıkanlar arasından sivriliyor. Statükoya meydan okuyanlar, takımların önüne geçenler ve bu haliyle bir dinamizm yaratanlar özellikle takdir edilmektedirler. İş dünyası artık bu asileri ödüllendiriyor. Kurallara uymak yerine yeni kurallar yaratanlar günümüz dünyasında daha revaçta; onlar daha etkili, eğlenceli, karlı ve verimli bulunuyor. Bir anlamda bu asiler, değişim ajanları, her nasılsa artık geçmişin statükoya tapan şirketlerinin yolundaki diken olmak bir yana bu şirketlerin başarısının anahtarı olarak gözüken dâhiler olarak öne çıkıyorlar. Öyle ki özellikle son dönemlerde onlar hem takipçilerinin hem de şirket patronlarının hayallerine ulaşan yollardaki taşları döşeme işine soyundular.
Liderlik boyutunda takipçilerinin hayallerine ulaşmasında onlara yardımcı olan bir lider, isteme ile gerçekleştirme arasında kat edilen yol üzerinde güvenli bir istasyon olarak durur ve astlarının ilerleyişini ivmelendirerek onların gelişim sürecine işlerlik kazandırır. Tarihsel perspektiften baktığımızda çevresindeki insanların hayallerini gerçekleştirmeyi kendisine amaç edinmiş birçok önemli şahsiyetin, bugün için gölgesinde serinlediğimiz çınarlar olarak gönül dünyamızı süsledikleri bir gerçektir. Bugünün geçmişten belki de tek farkı günümüz lider profilinin asi bir güç olarak yeniliğe ve dönüşüme öncülük etmesi ve önceki zamanlardan farklı olarak şirketlerin değişim ve dönüşümün getirdiği risklere karşı daha hoşgörülü olmasını ya da daha doğru bir ifadeyle olmak zorunda kalmasını sağlamasıdır. İleri görüşlü kurumsal yapılar değişim rüzgarlarının, çağımızın çalışan ve tüketici profilinin çoktan farkına vardı ve kendilerine bu profillere uyumlandırmak çalışmaya başladılar bile. Buradan bakınca açıkça görülüyor ki geleceğin parlak kurumsal yapıları kurumsal asilerin egemenliğinde sürekli değişip dönüştükleri bir organizasyonel yapıyı iş dünyasının normali haline dönüştürmeye öncülük edecekler. Bu bağlamda geleceğin organizasyonel dengesinin, değişim ve dönüşümden geçeceğini söylemek hatalı bir değerlendirme olmayacaktır.