Dijital İletişim
Bu makaleyi paylaş
Sizce dünyada bir günde ortalama kaç adet e-posta gönderiliyordur?
294 milyar
Facebook’ta 60 saniyede kaç yorum yapılıyordur?
510.000 civarında…
Peki WhatsApp’ta günde 55 milyar civarında mesaj gönderildiğini biliyor muydunuz?
Milyarca mesajın, gereksiz enformasyonun içinde adeta boğuluyoruz…
Geçenlerde işe alım konusunda danışmanlık yapan bir profesyonelin LinkedIn’deki bir gönderisi dikkatimi çekti. Danışman, gönderisinde işe alım görüşmelerinde “İlk sorusu cumartesi çalışıyor muyuz?” olan adayları hemen eliyoruz şeklinde bir cümle kurmuştu… Elbette söylemeye çalıştığı tek şey bu değildi. Aslında muhtemelen vermek istediği mesaj da bu değildi. Gelen yorumlar tahmin edebileceğiniz üzere oldukça eleştirel ve yargılayıcı olmuştu… Sizi bilmem ama ben artık sosyal medyada yayınlanmış herhangi bir gönderiye yorum yapmadan önce yapılmış diğer yorumları ve iletişimin gittiği boyutu mutlaka okuyorum. Zira mesajımızın anlaşılması hiç bu kadar zor olmamıştı.
Helen Morris Brown Ted Ex’teki The psychology of communicating effectively in a digital world başlıklı konuşmasına: “Bakın 5 saniyede birbirimizle bağlantıya geçtik ve 5 saniyede beni yargılamaya başladınız bile” diyerek başlıyor. Çünkü beynimiz böyle çalışıyor diyor. Ancak tabii ki kendimizi frenliyor ve her aklımıza geleni karşımızdakine söylemiyoruz.
Yüz yüze iletişimde kullandığımız filtrelerin birçoğunu maalesef yazarken kullanmıyoruz ve aklımıza geleni hemen yazıveriyoruz. İletişimde sözsüz ipuçlarını (beden dili) okuyamadığımızdan da karşı tarafın mesajını okurken farkında olmadan kendi önyargılarımız devreye girebiliyor. İlk saniyede aklımıza gelen bir cümleyi yazıp gönder tuşuna bastıktan sonra pişman olabiliyoruz. Dijital ortamlarda duygularımızı ifade etmek için kullandığımız emojiler biraz işimizi rahatlatsa da günün sonunda söz ağızdan bir kez çıkıyor.
Kişilerin yazılı ifade konusundaki yetersizlikleri söz konusuysa, konular kolayca çarpıtılabiliyor ve sanal bir ortamda anlamsızca çatışmalar yaşanabiliyor. Helen Morris Brown, aklımıza geleni çabucak yazmamızı kendimizi fiziksel olarak daha güvende hissetmemizle ilişkilendiriyor. Ve yüz yüze iletişimde fiziksel bir kavgaya dönüşme riski olan birçok diyaloğun sanal ortamlarda rahatça yapılabildiğini söylüyor. Ne dersiniz?
Helen, konuşmasının devamında ise dijital ortamlarda iletişimi bir risk yönetimi şeklinde tanımlıyor. Bence müthiş bir tanımlama… Özellikle de bir profesyonel olarak kurduğumuz cümlelerin kişisel görüşümüz olsa dahi zaman zaman kurum imajına zarar verebileceğini düşünecek olursak kesinlikle bir risk yönetiminden bahsetmek mümkün…
Dijital ortamlardaki iletişimlerimizde dikkat etmemiz gereken bazı önemli konulardan bahsetmek istiyorum.
1. Düşüncelerinizi her ortamda yazmayın. Söylememe gerek yok ancak yazdığımız her şeyin, yaptığımız her yorumun bir şekilde kayıt altına alındığını unutmamakta fayda var. Okuduğunuz mesaj sizi ne denli sinirlendirirse sinirlendirsin, sakin kalın ve öfkenizi kontrol altına alın. Yorum yazmadan önce özellikle sosyal medya platformlarında mesajların iletişimi hangi yöne doğru götürdüğüne dikkat edin. Benim yaptığım gibi, yorumları okumadan yorum yazmamanızı öneririm.
2. Genellemeden kaçının. Sosyal medyada sık rastlanılan hatalardan biri kişilerin kendi deneyimlerini sanki salt gerçeklikmiş gibi ifade etmeleri. Örneğin; aday yaşadığı mülakatlarda rahatsız olduğu davranışların acısını çıkarmak için “İşe alım görüşmeleri kimin eline kalmış. Bunlar elaman değil, köle istiyorlar” şeklinde bir etiketleme yapabiliyor. Bu cümlenin işe alım görüşmesi yapan herkese bir saldırı niteliği taşıyacağını öngörmeyebiliyor.
Herkes, her zaman, hiç kimse, hiçbir zaman gibi kelimelerle kurulan cümleler kesin yargılar içerdiğinden farkında olmadan çatışma ortamına zemin hazırlayabilir.
3. Mesajınızın amacından emin olun. Birçok ekibin kendi aralarında oluşturdukları WhatsApp grupları var. Bu gruplar kuşkusuz, özellikle günlerini sahada geçiren veya lokasyon olarak birbirlerinden uzakta çalışanların aralarında bilgi alışverişi yapmaları için ideal bir platform. Ancak bazen gittikçe uzayan ve okunduğunda hiçbir anlam çıkarılamayacak kadar uzun ve gereksiz mesajlarla zaman kaybına da sebep olabiliyor. Mesajlarınızı ne amaçla gönderdiğinizden emin olun. Süreci anlatmak için yüz yüze iletişimi tercih edin ve daha sonuç odaklı mesajlar yazmaya çalışın.
4. Dijital ortamda kimseyi azarlamayın. Bir arkadaşım yöneticisinin kendisine gönderdiği mesajları gösterdi geçen gün telefonunda. Yönetici iş takibiyle ilgili belli ki tüm ekibe çok kızmıştı ve oldukça sert bir biçimde kaba bir tabirle tüm ekibe fırça atıyordu. Sosyal medyada özellikle iş dünyasının var olduğu platformlarda hakaret boyutuna varan yorumlara rastlıyorum. Unutmayın, iletişim tarzımız bizim kim olduğumuzu gösterir.
5. Yazım teknikleri konusunda kendinizi geliştirin. Web içerikleri konusunda uzman gazeteci olan, yazıları sıklıkla The Guardian ve The Independent gibi mecralarda yayımlanan Dan Shewan‘ın yazım tekniklerini geliştirmek için bazı önerileri var:
- Yazmayı iş edinin. Her gün yazın. Yazdığınızı okuyun. Başkasına okutun. Bakın bakalım vermek istediğiniz mesajla yazdıklarınız örtüşmüş mü?
- Okumayı iş edinin. Kelime dağarcığı zengin olmayan insanlar kendilerini yazılı olarak etkin bir şekilde ifade edemezler. Aynı şeyi söylemenin birçok yolu vardır ve bu ancak kelime hazinenizin gelişmesiyle mümkün olur. Bu da nitelikli şeyler okumanızla mümkün… Her gün en az bir makale okuyun. Her ay en az iki kitap bitirin. Beğendiğiniz cümlelerin altını çizin… Cümlelerin anlamına odaklanın. Kelimeleri hissedin.
- Uzmanlaşmak için yardım alın. Bu konuda açılan kurslara katılın. Gerekirse koçluk alın. Bu konuda en beğendiğim kitaplardan biri Ann Handley tarafından kaleme alınan “Herkes yazabilir”. Kitap yazım teknikleri ve mesajınızı etkin verebilme hakkında eşsiz bir rehber.
6. Yüz yüze söyleyemeyeceğiniz şeyleri yazmayın. Dijital ortamlarda dilin kemiği olmuyor. Klavye başında köpürmek kolay da… aynılarını karşınızdakinin yüzüne de söyleyebilir misiniz? Çoğunlukla hayır. Dalai Lama “Birine bir şey söylemeden önce, aynı şey bize söylenseydi nasıl hissederdik diye düşünün” der. Bence daha fazla empati ve daha saygılı iletişimler kurabilmemiz için harika bir öğüt.
Dijital ortamlarda iletişim kurma konusunda çoğumuzun bir hayli acemi olduğunu söylersek yanlış olmaz. Ancak birçok şey gibi bu da pekâlâ öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceri. Yeter ki niyetimiz olsun…