Dahiler Neden Dahiler?
Bu makaleyi paylaş
İnsanoğlu pirimitif alışkanlıklarından kopup medeniyet denizine yelken açtığı günden bu yana deha her toplumda oldukça değer görmüş. Görünen o ki toplum geliştikçe dehanın önemi artmış, dahiye verilen değer büyümüş ve ona atfedilen anlamlar da çoğalmış. Ama ilginç olan şu ki dahinin tespiti için tarihin tozlu sayfalarında şöyle bi gezintiye çıktığımızda kendimizi bugünün atıflarından neredeyse taban tabana zıt kavramlarla karşı karşıya buluyoruz.
Örneğin kadim Roma kültüründe “genius” her bireyde, yerde ya da şeyde var olduğuna inanılan “genel bir ilahi doğanın” bir örneğiydi. Bir koruyucu melek. Her insanın kendisiyle birlikte doğup ölen tanrılaştırılmış bilinci. Aynı kavram Antik Yunan’da “demon” olarak nitelendirildi. Gaipten gelen bir bilgelik ya da çok uzak kutsal göklerden bahşedilmiş bir esriklik hali. Yaratının sahibi ile yaratıcılık arasında tatlı görünmez bir mesafe. Dahinin deliliğinin önünde adeta bir emniyet sibobu. Çok net bir şey var ki, hiçbir koşulda zeki birey demek değildi.
Beyaz yakalının deha tarifi
Az biraz geriye baktığımızda ise “beyaz yakalının tarihi”nin zaman içinde kendi dahi sınıfı yarattığını görmek pek zor değil. Bu sebeptendir ki, kültür endüstrisinin şimşekleri tepemizde çakarken her birimiz içten içe var olan zekamızın, dahiyene kişiliğimizin bir an önce görülüp onurlandırılmasını bekliyoruz. Bizim kıymetimiz bilinmediyse de çocuklarımızın özel yeteneklerle dünyaya geldiğini ispatlamak için bir dizi teste para dökmeyi bu sisteme bir borç biliyoruz.
Argümanlar, örnekler, araştırmalar
İşte Dr. Dean Keith Simonton’un Dahiler Neden Dahiler tam da bu ispat arayışı üzerine ilaç gibi gelen bir kitap. Bize yaratıcı bir dahi olmak için neler gerektiğini bilimin merkezinden argümanlar, örnekler ve araştırmalarla anlatıyor. Üstelik bir bilim insanından beklenmedik derecede eğlenceli bir biçimde
Yazar bize nasıl yaratıcı bir dahi olabileceğimizi dokuz ipucuyla oldukça eğlenceli bir dille anlatırken meseleyi; bir taraftaki olumsuz bir şeyi, diğer taraftaki olumlu bir şeyle nasıl düzeltebileceğimiz mantığına dayandırıyor. Birbirinin karşıtı gibi görünen bu paradoksların yine nasıl birbiri için çözüm olduğunu ve bu padokslardan nasıl yararlandığını Simonton şöyle ifade ediyor:
“Dehayı sade ve net olarak anlatmak bazen çok zor olabilir. Örneğin deha doğuştan mıdır, yoksa sonradan mı kazanılır? Doğru bilimsel cevap; hem doğuştan olduğu hem de sonradan kazanıldığıdır. Ama çok sık olarak yazarlar, dehanın doğuştan değil, bütünüyle sonradan kazanıldığını savunarak taraf seçerler. Böyle fazla basitleştirmeden kaçınmak için, tek taraf yerine her iki tarafı da temsil etme bakımından, bilimsel sonuçları dokuz adet paradoksa çevirdim. Sonuçta ortaya çıkan ipuçları çelişkili gibi görünse de, her iki görüş de ufak bir gerçeklik payı içermektedir. Aslında, bir görüşün veya diğerinin ne zaman geçerli olacağını bilmek, deha inceliklerini anlamak için hayati önem taşır..”
Dehaya Dair 9 İpucu
Şimdi gelin, yıllarını insan zekâsı, yaratıcılık, büyüklük, bilim psikolojisi gibi konulara adamış ve insan zekasıyla ilgili sayısız çalışma yürütmüş bu seçkin psikoloji profesörünün kitabında verdiği dokuz ipucundan birkaçına bakalım:
İpucu 1 Bir IQ Testinden En Az 140 Puan Al veya Teste Girme Zahmetinde Bulunma Bile
Basit bir Google aramasıyla erişebildiğimiz yazar, sinemacı veya basketbolcu ünlünün 140 ile 160 arasında gösterilen zekalarının hangi yollarla tespit edildiği şüpheli. Bu bahsedilen yüksek IQ’nun esasen kendilerine pek de bir yarar sağlamamış olduğu gerçeğiyle epey eğleniyor Simonton. IQ ve kişilik testleriyle ilgili yürütülmüş çok önemli bilimsel çalışmaların ışığında bizlere zekanın başarı için belirleyici bir faktör olmadığını apaçık gösteriyor.
İpucu 2 Delirmiş Gibi Kontrolden Çık veya Akıl Sağlığı Konusunda Örnek Ol
“Büyük zekalar elbette delilikle sınır komşusudur ve aradaki sınırları ince çizgiler belirler.” Herhalde yine kitabın en eğlenceli paradokslarından biri de bu deli-dahi paradoksu. Tarihe geçmiş bir çok dehayı bu kadar tek boyutlu bir anlayışla görmek gerçekten de çok sınırlandırıcı. Üstelik bugün görüyoruz ki birçok dahinin deliliği çalıştığı alanda çokça işine yaramış. Dahilerin bu işi kendilerine yontmuş olması da epey dahiyane. Dehalar arasında çok sayıda sağlıklı beyin de bulunuyor elbette. Bu tartışmaya bir de zihinsel olarak çok sayıda hasta insanın, bulunduğu ana kadar hiçbir dahiyane yetenek göstermemiş olması da eklenince, yaratıcılık ve delilik arasındaki o ince çizgiyi bulmaya çalışmak okuyucu için başlı başına eğlenceli bir maceraya dönüşüyor.
İpucu 3 Gece Gündüz Çok Çalış veya İlgi Alanlarından, Hobilerinden ve Seyahatlerinden Zevk Almaya Bak
Sevgili yazarımız bu bölümde uzun yıllar yaptığı çalışmalarla işlerin pek de öyle olmadığını ispatladığı 10 yıl kuralını aşarak bize harika bir kavram fırlatıyor. Deneyime açıklık! Üzerine bir de uzmanlaşmanın karşıtı olarak çok yönlülüğün katkısından bahsediyor. Sadece üç yıl içinde bin yıldan daha eski bir alan uzmanlığını temelden çökerten Galileo ile başlayıp bir çok örnek ve araştırmayla da konuyu taçlandırıyor.
İpucu 4 İzole Bir Bölgede Kabuğuna Çekil veya Kafa Dengi Arkadaşlarla Sosyal Ağlara Takıl!
Yazar’ın deyimi ile bu madde, “Dehaya karşı Zeitgeist (zamanın ruhu) tartışması”yla adeta pençeleşiyor. Virginia Wolf’un dediği gibi “kendine ait bir oda”ya olan ihtiyacımız kadar zeki, yaratıcı dostlarımızla da etkileşimde olmaya ihtiyacımız var şüphesiz.
Eğlenceli Bir Bilimsel Kaynak
Dahiler Neden Dahiler dokuz ipucu arasında mekik dokuyan eğlenceli bir bilimsel kitap. Dean Keith Simonton bu kitapta önemli bir bilim insanı olmasının da referansıyla, yıllara damga vurmuş dahileri sırma köşklerinden çıkarıp tüm yaşamsallıklarıyla karşımıza getiriyor. Charles Darwin’i sahip olduğu imkanlarla değerlendiriyoruz örneğin. Mozart’ın babasını düşününce kemanda yetenekli herhangi bir çocuğun whatsapp grubundaki o aktif ebeveyni aklımıza geliveriyor.
IQ ölçmenin sınırlı bir zırvalık olduğu uzun zamandır anlaşılmış olsa da diğer bütün kalıpları da yıkıyor bu kitap. Anlaşılan o ki; sanat, kurgu, hayal gücü, yaratıcılık, orjinal düşünceler, keşif duygusu bu işin olmazsa olmazı. İnsan zihninin sınırlılığının ispatlandığı bu yıllarda kim bilir, belki de kendi dünyamızın “dahi”si olabilmenin ipuçlarını veriyor yazar bize.