Bir Uzman Psikoloğun Gözünden Dayanıklılık
Bu makaleyi paylaş
Bazılarının çok ağır zorluklar yaşayıp da yıkılmamasının sırrı nedir? Hepimiz böyle şeylere rastlarız. Biri işten çıkarılır ve bir daha özgüvenini geri kazanamaz. Bir başkası her daim bunalımdadır ve eşinden boşandıktan sonra kendini ancak birkaç yılda toparlar. Burada önemli olan ve cevaplanması gereken soru şudur: “Neden?” İnsanların ayakta kalmasını, yaşadıkları zorlukları atlatıp yola devam etmesini sağlayan tam olarak hangi nitelikleridir?
Uzman Psikolog Esra Yatağan’la bu konuyu konuştuk.
Dayanıklılık birçok açıdan ele alınıyor. Körü körüne iyimserlikten farkı nedir? Daha aydınlık bir geleceğe inanmak, yani gerçekçi bir iyimserlik dayanıklılığın önemli bir unsuru mudur? Psikoloji alanındaki iyimserliğin gündelik iyimserlikten farkı var mıdır?
Dayanıklılıkla ilgili ne zaman bir çalışma ya da konuşma yapılsa Pollyannacılık konusuna doğru giden bir eleştiri mutlaka karşımıza çıkar. Bu sebeple bu bağlamda ne kadar güzel bir soru oldu bu soru. Dayanıklılık hiç de öyle körü körüne her olana “Oh ne iyi oldu, bundan da bir şey öğrendik” demek değildir. Hatta zaman zaman bambunun muson yağmurlarına karşı yerlere kadar eğilmesine bile benzetilir. Bana göre ise, duygusal dayanıklılık göğüste top yumuşatmaya çok fazla benziyor. Yani gelişine vurmadan biraz bekleterek biraz yumuşatarak topu önümüze almak gibi. Ne topu görmezden geliyoruz, ne de pozisyondan kaçıyoruz.
Dayanıklılık bir anlamda da şarkıda da dediği gibi “Gelsin, hayat bildiği gibi” diyebilmek. Bunun içerisinde acıyı görmezden gelmek yerine acıyla kalabilme kapasitesinin bir miktar da olsa varlığı mevcuttur. Yaşananları bir şekilde yaşar, bize getirdiği duyguları kabul eder ve sonrasında bunlara rağmen tekrar başlayabilme ya da ayağa kalkabilme kaynağını içimizde buluruz.
Bilişsel ve duygusal esneklik kazanmak egzersizle olur mu, terapiler buna nasıl yardımcı olur, uzmanlar burada nasıl devreye girer? Yani kendi elimizle dayanıklılığımızı artırabilir miyiz? “Doğuştan dayanıklıyım” diyerek değil de, “Şu anda 40 yaşında biri olarak yapabileceğim bir şey var mı” sorusunun yanıtı nedir?
Annemin dahi hala kendi için bir şeyler yaptığı bir dünyada hiçbir şekilde “Ben artık geç kaldım” ya da “Bizden geçti artık” bahanelerini ya da dirençlerini pek kabul edemiyorum açıkçası. Neden annemi burada karıştırdığıma gelirsek, pandeminin sanırım hepimiz için getirdiği en güzel özelliklerden birisi online olarak bir sürü eğitime katılabilmek oldu. Tam da bu süreçte annem birçok eğitime katıldı ve kendi için sınırlar, duygusal dayanıklılık ve de regülasyon başlıklı konularda eğitimler aldı. Bunların çerçevesinde kendi gelişimini onurlandırdığı bir konuşma yaptık bu sene. Hiçbir zaman geç ya da güç demediğine şahit oldum, hatta aksine şükrediyordu yeni bir şey yapabilme ve olabilme kapasitesine.
Şimdi gelelim asıl soruya; biz neler yapabiliriz dayanıklılığımızın gelişimi için? Öncelikle kaynaklarımızı fark etme ve asıl sahip olduklarımıza alan açma konularıyla yola çıkmak bize çok fazla şey kazandırıyor. Daha sonrasında ise kendimizin hata yapmasına ve bununla birlikte başkalarının da hata paylarının olabilme ihtimaline imkan tanımak hayatımızdaki hayal kırıklığını kaldırabilmek kapasitesini genişletiyor. Ve belki de benim en sevdiğim basamaklardan bir tanesine de, her şeyin kontrolünün elimizde olmadığına dair kabul kısmının bir miktar da olsa cesaretle tamamlanması sırasında çıkılıyor.
Madem cesaret dedik, konu dayanıklılıksa korkuların üzerine gitmekten de bahsedebiliriz değil mi? Mesela bir küçük trafik kazası geçiren insanlara hemen bir küçük yolculuk yazılması gibi. Korku hepimizde var bunu adapte edebilmek ve alıp kucaklamak dayanıklılık için ne derece önemli?
Dayanıklılığın bir eşleniği olarak kullanılan esneklik konusu tam da buradan geliyor. Yani yeniden yola çıkmak, yeniden denemek, yeniden bir adım atmak.
Olandan ders çıkartıp ya da olanı bir şekilde kabul edip yeni olacak olana bir şekilde cesaret edebilmek, kendimize duvarlar örmeyi bir kenara bırakıp yeniden yola çıkabilme gücünü içimizde hissetmekten geçiyor. Özellikle terapi ya da danışmanlık alanında hiçbir zaman yeniden acı çekmeyeceğimize dair bir çalışma ya da bir umut yaratmayız tam tersine tüm bunlara rağmen daha esnek ya da daha dayanıklı olabilmek adına çalışmalar yaparız.
Sadece burada belki bir iki noktaya dikkat çekmekte fayda var. Bunlardan ilki her acıdan, zorluktan geçen bireyin toparlanmak ya da yeniden yola çıkabilmek için ihtiyaç duyduğu zamanın biricik olması. Ve ikincisi ise bu biricik zamana destek olmak için gerekenlerin, o bireye sorulmasının unutulmaması gerekiyor.
Etik ve manevi duygulara sahip olmak, dünyeviliğin dışında bir maneviyat beslemek, gerçek iç huzuru veya hakkaniyetli olanı yapmak, ahlaklı olmak… Adını ne koyarsak koyalım bunlar dayanıklılığı ne derece besler?
Sizin de dediğiniz gibi “adını ne koyarsak koyalım” herhangi bir şekilde sahip olduğumuz inanç sisteminin ya da sistemlerinin bizlerin dayanıklılığına destek olduğunu düşünüyorum. Bazen bizden daha güçlü bir sisteme isyan etmek yükü hafifletirken, bazen de bizden daha güçlü bir sistemden dilemek ya istemek umudumuzu yeşertebiliyor.
Dayanışma, arkadaşlar ve sosyal destek hakkında neler söylersiniz?
Dayanışma ve sosyalizasyon bizlerin yani gelişkin memelilerin en etkili destek kaynaklarından bir tanesi. Sosyal destek içerisinde olduğumuzda yani kendimizi bir bakıma güvende hissettiğimizde bedenen, duygusal ve duyum olarak kendimizi korunmuş hissederek regülasyona daha rahat geçiyoruz. Yani gelen tehditlere, zorlanmalara karşı dengelenmemiz daha mümkün oluyor.
Dayanışma içinde destek olmak amaçlı yapılan her müdahalenin karşı tarafın alanına saygılı bir şekilde yapılması, herkesin ihtiyacının biricik olduğunun unutulmaması çok önemlidir.
İzmir’de Karşıyaka Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra yüksek başarı burslu olarak Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirmiştir. 2011 yılında yolculuğunun rotası İstanbul’dan Ankara’ya çevrilmiş ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde “Aile Psikolojisi” Yüksek Lisans Programı’nı “The Relationship between Pornography Consumption and Sexual Satisfaction Based On The Theory of Planned Behavior” konulu projesiyle başarıyla tamamlamıştır. Aynı adlı projeyi Milano’da düzenlenen 14. Avrupa Psikoloji Kongresi’nde sunmuştur.
Yetişkin bireyler ile yaptığı çalışmalarında travma perspektifiyle EMDR, Somatik Deneyimleme ve Dışavurumcu Sanat Terapisi çatısı altında bütüncül bir yaklaşımla çalışırken, özellikle beden, zihin ve duygu durum bütünlüğünün korunarak ve bireylerin kendi kaynaklarının farkındalığının sağlanmasına eşlik etmektedir.