Zamanımızın Patronu Olmak
Bu makaleyi paylaş
Sanırım en önemli sorunlarımızın başında bu geliyor. Genelde önemli ile acil olanı ayırt etmekte güçlük çekiyoruz. Zamanın sınırlı bir kaynak olmasından dolayı olağanüstü verimli çalışmayı, neyin önemli olup olmadığını bilmek zorundayız. Yaşamımızda zamanımızı ve ilgimizi talep edecek şeyler sürekli olacak. Peki biz bu taleplerin hangisine kaynak ayıracağız? Dikkatimizin ansızın bir görevden diğerine kayması, örneğin bir e-postaya yanıt vermek veya bir telefonu yanıtlamak için durmak, öncelikli görevi bitirmek için gereken zaman miktarını yüzde 25’e kadar artırabiliyormuş ve bu “açıp kapama süresi” adıyla bilinen bir fenomenmiş. Bunu duyduğumda epey etkilenmiştim.
Stephen Covey, zaman yönetiminin sadece görevlerimizi düzenlemeyle ilgili olmadığını söylüyor. Zamanımızı nasıl yönettiğimiz başlı başına yaşam tarzımızı belirliyor. Burada hemen bir konuya değinmek istiyorum. Zaman algısı farklı olan iki insan tipi var. “Özgür ruhlar” ve “Planlayıcılar.” Kısa, orta ve uzun vadeyi yazmaları istendiğinde özgür ruhluların beyinleri kısa vadeye yarın, orta vadeye üç ay, uzun vadeye bir yıl der. Akdeniz ve Ortadoğu gibi ana odaklı yaşayan kültürlerde zaman algısı kısadır. Biz Türkler de bu kategoriye giriyoruz ama aslına bakarsanız insanların yüzde doksanı böyledir. Zamanı gelince düşünürüz deriz, son dakikaya bırakırız. Bu tip insanları yönetirken kısa vadeli hedefler vermek gerekir. İki güne hazırla getir deriz. Çünkü özgür ruhluların beyinleri “aciliyet” algısı olmadan tetiklenmez. Hep çok yoğundurlar, kafalarını kaldıramazlar. Eğer zamanınızın çok büyük bir kısmını acil işlere ayırıyorsanız, aslında rollerinizi ayıramıyorsunuz demektir. Stratejik planlama yapamıyor, vizyon oluşturamıyorsunuz demektir. Aciliyet olmadan tetiklenmediğiniz için önemli şeylere daha az zaman ayırıyorsunuz demektir. İşyerinden çıkmayan, geç saatlere kadar çalışan, öğle yemeğine bile gitmeyen birçok kişi sıkı çalışmak ile uzun süre çalışmayı birbirine karıştırır. İnsanlar bazen başarılı iş insanlarının hiçbir şeye vakti olmayan, takıntılı, işkolik insanlar olduklarını düşünürler. Bu doğru değil.
Planlayıcılar ise kısa vadeye altı ay, orta vadeye iki yıl, uzun vadeye beş-on yıl derler. Bunlar daha çok gerçek liderlerdir, çünkü liderlerin zamanın ötesini gören, ileriye odaklanan kişiler olması gerekir. Burada durup kendimize o önemli soruyu sormamız gerekiyor. Benim hayatımın rotasını belirleyen en önemli şeyler neler? Değerlerim ve rollerim nedir?
Dünyadaki misyonunuzu bilmelisiniz. Sizler anne babasınız, vatandaşsınız, işverensiniz, eşsiniz, öğrencisiniz, sevgilisiniz. Hayatınızda bu dengeyi koruyor musunuz? Zaman hırsızlarını biliyor musunuz? Zaman hırsızları hep yiyen kurt gibidirler. Bu hırsızları bulmadan cebinizdeki parayla hiçbir zaman geçinemezsiniz. Gereksiz toplantılar mı, yöneticilerin basiretsizliği yüzünden dayatılan acil işler mi, sosyal medya mı, dağınık bir masa mı, doküman kalabalığı mı, davetsiz misafirler mi, arayıp duran anneniz mi, kim?
İnsan ömrü ortalama 75 yıl. İKEA’nın kâğıt cetvellerini bilirsiniz. Onlardan bir tane edinin ve 75. santimi işaretleyin. 25 yıl uyuyoruz, dört yıl yemek yiyoruz, bir yıl temizlik yapıyoruz, iki buçuk yıl yemek pişiriyoruz, üç yılımız iş veya okul yolunda geçiyor, dokuz yıl TV izliyoruz. Bunların hepsini cetvelle işaretledikten sonra kesiniz ve elinizde kalana bakınız. Bence bu yanıt, bize ayrılan değerli süreyi en iyi şekilde nasıl kullanabileceğimize dair farkındalık kazanmamızı ve daha olgun biri haline gelmemizi sağlamalı. Uyanır uyanmaz 35 dakika boyunca telefona bakıp iç çekerek yataktan kalkmak mı, yoksa uyanmak ile yataktan kalkmak arasında kalanları atlamak mı?
Tercih sizin.
Tansu Yeğen