Başarının Anahtarı: Öğrenen Zihin
Bu makaleyi paylaş
Hedeflerinize ulaşmanın ve başarının anahtarı sizce ne? Bazıları çok çalışma, odaklanma, azim olduğunu söyler. Ama araştırmalar öyle demiyor. Araştırmalara göre bunların hepsi başka bir şeyin yan ürünü. Hepimizin geliştirebileceği, daha güçlü başka bir şeyin… Bu çok özel bir şey ve başarının kritik anahtarı. Ben de bugün size bunu anlatmak için buradayım.
Gerçekten büyük bir şey başarmış insanlardan biri, Josh Waitzkin. Uluslararası satranç ustası ve Searching for Bobby Fischer adlı filmin de ana karakteri. Hiç kimse, Josh kadar fazla milli satranç yarışması kazanmadı. Ama daha etkileyicisi, 21 yaşına geldiğinde çok yeni bir zorluğun üstesinden geldi. Üstelik satrançtan daha zor bir şeyin: Uzakdoğu sporları. Nasıl gelişeceğini öğrenebileceğini fark etti. Ve bu öğretiyi başka dallara uygulayabildi. Böylece azimle kendini tai chi tuan’a adadı ve uzun bir çalışma birçok yenilgi ve bazı kemik kırıkları sonucunda Uzakdoğu sporlarında usta oldu. Ve iki dünya şampiyonluğu kazandı.
Şimdi Jujutsu’da uzmanlaşıyor. Peki, Josh başına gelen en iyi şeyin ne olduğunu söylüyor? İster inanın ister inanmayın şöyle diyor: “Kaybettiğim ilk milli satranç şampiyonası” çünkü birçok psikolojik tuzağa düşmekten beni alıkoydu. Josh’un sakınması gereken kilit tuzak özel olduğuna, başkalarından zeki olduğuna ve fazla çalışmaması gerektiğine inanmaktı. Kendini bir deha zannedebilirdi, ama sıra dışı bir zekâsı olduğunu düşünmüyordu. Kendisine ait olan, “Başarının belli bir zeka seviyesi gerektirdiğine ikna olduğumuz anda güçlükler karşısında kırılgan hale geliriz” cümlesi bu yüzden çok önemlidir.
Josh sıklıkla bazı insanların zekayı ya da kabiliyeti sabitlenmiş zannettiğini keşfeden Stanford Üniversitesi profesörü Carol Dweck’ten alıntı yapıyor. Buna sabit zihin diyoruz. Bazı insanlar da Josh gibi niteliklerin gelişebileceğini düşünüyor. Buna da büyüme zihniyeti diyoruz. Asıl önemlisi, Dweck, bu iki zihin yapısının değişik davranış ve sonuçlara gebe olduğunu keşfetmiş. Dr. Lisa Blackwell ile beraber birkaç yüz 7. sınıf öğrencisiyle yaptıkları bir çalışmada her öğrenicin hangi zihin yapısına sahip olduğunu iki yıl boyunca test etmişler. Sonuçlar göstermiş ki büyüme zihniyetine sahip, yani kendi zekasını geliştirebileceğini düşünen öğrenciler, yıl içinde notlarını yükseltebilirken sabit zihinli öğrenciler bunu yapamamış. Zamanla performans aralığı genişlemiş. Bu iki grup arasındaki fark, zekaya bakış farkıymış.
Başka çalışmalar zihin yapımıza başka yeteneklerin ilişkisini araştırmış. Problem çözme, spor yapma, insan yönetme, aklınıza ne gelirse… Makarena dansı yapmak bile… başarının anahtarı efor, odaklanma ya da sabırdan ibaret değil. Bunları sağlayan şey, büyüme zihniyeti. Kritik nokta zihnin kendisi. Araştırmalar gösteriyor ki inat ve azim altta yatan zihin yapısının kendisi kadar etkili değil.
Kaçımız matematiğe pek yeteneği olmadığını düşünüyor? Yaratıcı, sosyal ya da atletik olmadığını? Bazı şeylerin doğasında olmadığını… Eğer potansiyelimizi doyurmak istiyorsak farklı düşünmeye başlamalıyız. Şu andaki yeteneğimizle sınırlı olmadığımızı anlamalıyız.
Nöroloji beynin değişken olduğunu söylüyor. Yani bizler düşünme ve davranma kapasitemizi değiştirebiliriz. Gerçekte çağımızda birçok başarılı insan uzmanlarca potansiyelsiz olarak nitelendirilmişlerdir. Charles Darwin, Lucille Ball, Marcel Proust, Mozart ve Einstein… Hepsi kendini geliştirmiş kişilerdir.
Ama bugün buradan ayrılırken aklınızda kalmasını istediğim şey kendi kapasitemizi değiştirebileceğimizi, aklımızı geliştirebileceğimizi anladığınız anda oyunu değişik bir seviyeye çekebileceğinizdir.
Peki büyüme zihniyeti bunu nasıl yapar? Anlaşılan o ki zihnin fizyolojik manifestoları var. Beyin taramalarında sabit zihniyetli kişilerde beyin ancak kişinin potansiyeliyle alakalı bir geri bildirim aldığında aktif oluyor. Skor ya da not gibi. Ama büyüyen zihniyetli kişilerin beyni en çok bir sonraki sefer daha iyisini yapabilecekleri bilgisiyle gelişiyor. Başka bir deyişle sabit zihniyetli insanlar ne kadar beğenildikleri konusunda endişelenirken, büyüme zihniyetli insanlar öğrenmeye odaklanıyor.
Zihin yapısının başka sonuçları da var. Sabit zihniyetli insanlar eforun kötü bir şey olduğunu düşünme eğiliminde. Sadece kapasitesi düşük insanların ihtiyacı olduğunu düşünüyorlar. Büyüme zihniyetli insanlar ise eforun bizi zeki kıldığını düşünüyor. Buna bir gelişme yolu gibi bakıyorlar. Sabit zihinli insanlar bir engelle ya da başarısızlıkla karşılaştıklarında egolarını korumak için yetersiz olduklarını kabul ediyorlar. İlgilerini kaybediyor ya da pes ediyorlar. Biz bunu motivasyon düşüklüğü sanıyoruz. Ama aslında bu sabit akıllılık. Büyüme zihniyetindeki insanlar bunların büyümenin bir parçası olduğunu biliyor. Ve Josh Waitzkin’in Uzakdoğu sporlarındaki yeteneği ya da satrançta başına geldiği gibi, bir duvara çarptıklarında onun etrafından dolaşmanın bir yolunu buluyorlar.
Araştırmalar zihin yapısının bu etkisini açıkça gösteriyor. Dr. Dweck’in Dr. Claudia Mueller ile yaptığı bir çalışmada çocuklara yapboz verip onları cesaretlendirmişler. Bazı çocuklara “vay be, harika sonuç, çok zeki olmalısın” demişler. Bu sabit akla yönelik bir övgüymüş, çünkü zekayı ve yeteneği sabit bir formda algılatıyormuş. (Başarılısın çünkü zekisin)
Diğer çocuklara ise “Vay, bu iyi bir sonuç, çok çabalamış olmalısın” demişler. Bu da büyüyen zihniyete övgüymüş, çünkü sürece odaklıymış. (Başarılısın çünkü çabalıyorsun)
Ardından çocuklara “Pekâlâ, bir sonraki yapbozun kolay mı zor mu olmasını istersiniz?” dediklerinde sabit akla yönelik övgü alan çocukların çoğu kolay olanı istemişler. Büyüme zihniyetine yönelik övgü alanlar ise kendilerini zorlayacak yapbozu seçmişler. Daha sonra araştırmacılar tüm çocuklara zor yapbozlar vermiş. Çünkü performanslarının ne olacağını görmek istemişler.
Bakın daha sonra daha kolay yapbozlarda bile ne sonuç çıkmış? Sabit akla yönelik övgü alan çocuklar normalden başarısız olurken büyüme zihniyetine yönelik övgü alanlar daha başarılı olmuş. Ve nihayetinde çocuklara puanları sorulduğunda sabit akıl grubundaki çocuklar puanları hakkında gelişen akıl grubundakilere göre 3 kat daha fazla yalan söylemiş. Başarısızlıklarını kabullenmenin başka yolunu bulamamışlar.
Bu iki grubun farkı, bir cümlede şu:
Çocukları zeki oldukları ve harika işler başardıkları konusunda ne sıklıkta övüyoruz? Bize bunun özgüveni geliştireceği söylenip durdu. Ama aslında onları sınırlandırıyoruz. Zorluklardan korkan, işler zorlaştığında kendilerine güvenlerini kaybeden kişiler oluyorlar. Josh Waitzkin’in dediği gibi ailelerin geribildirimi, yeteneği övmek ya da eleştirmek yerine süreçle ilgili olmalı. Eğer kazanan olduğumuz için kazanıyorsak, kaybettiğimiz an kaybeden oluruz.
Bu çalışmalar sadece zihin yapısının performansı nasıl etkilediğini göstermiyor. Çok önemli bir şeye daha işaret ediyor. Zihin yapımızın değişken olduğunu gösteriyor. Çünkü birçoğumuz sabit akıllara sahibiz. Dr. Dewick ve Dr. Mueller’in 7. sınıflarla yaptığı çalışma bize ayrıca gösteriyor ki hepsinin içinde hala büyüme zihniyeti yatıyor.
Çalışmanı sonucunda hepsinin öğrenmeye ilgisi artıyor ve daha çok çalışıyorlar. Bunun sonucunda da notları yükseliyor. Başka bir araştırma sonucu gösteriyor ki, gelişen akla bir şey öğrettiğimizde sadece öğrencilik performansını artırmıyoruz, başarı eksikliğini de dolduruyoruz. Çünkü azınlık öğrenciler veya matematikten anlamayan kızlar gibi stereotipleri de ortadan kaldırıyoruz.
Çocuklardan bahsediyorum ama zihin yapısı hepimizi aynı şekilde etkiliyor. Çalıştığımız yerlerde sabit akıllı işverenler geribildirime pek önem vermez ve çalışanları geliştirmeye yönelik değillerdir. Ve büyüme zihniyetindeki çalışanların iletişim becerileri sabit zihniyetlilerden daha fazla yüksektir. Zihin yapıları büyük sosyal meselelerin çözümünde de kilittir. Yakın zamanda yapılan bir çalışma İsrailli ve Filistinli insanlara grupların değişebileceği fikri aşılandığında birbirlerine karşı davranışlarını değiştirdiklerini göstermiş. Değişmişler ve birbirleriyle barış yapmanın yollarını geliştirmişler.
Zihin yapısının etkilerini ilişkiler, spor ve sağlıkta da görüyoruz. Bir toplumun okullarda çocuklara büyüme zihniyetine yönelik yöntemler uygulamasını talep etmemek mümkün mü? Gerçekleri, konseptleri ve eleştirel düşünceyi aşılayamayan vizyonsuz sistemimizle, onlara herkesin kolayca kavrayabileceği bu temel kavramı aşılamaktan çok uzağız. Sadece okullarda değil, ilerdeki hayatlarında da kullanabilecekleri bu önemli temel kavramı…
Zihin yapılarını değiştirmek için yapabileceğimiz birçok şey var. İşte burada, kendimizinkini ve etrafımızdakileri değiştirmek için üç yöntem:
Birincisi, büyüme zihniyeti bireysel bir başarı hali değil bilimsel bir gerçektir. Nöroloji beynimizin çalıştıkça kapasitesinin geliştiğini söylüyor.
İkincisi, yeteneklerimizi geliştirmeyi öğrenmek ve öğretmek. Kendimizi nasıl geliştireceğimizi anladığımızda hayatımız hakkında daha çok güç sahibi olduğumuzu göreceğiz.
Ve üçüncü olarak, kendi sabit zihniyetimizi dinlemek. Onu duyduğunuzda gelişen aklınızı kullanarak onunla konuşmak. Yani eğer kulağınıza “bunu yapamam” diye fısıldayan iç sesinizi duyarsanız, ona “henüz” diye cevap verin.
Bugün sizden istediğim şey, büyüme zihniyetiyle ilgili bilgiyi ailenizle, arkadaşlarınızla ve okulunuzla paylaşmanız. Böylece hepimiz potansiyelimize ulaşabiliriz.
Eduardo Briceno
Ted konuşmasının orijinalini aşağıdan izleyebilirsiniz.